"Öznenin
Kuruluşunda Özne Nerede?" Sergisi
Giriş
İnsan, kendi hayatının öznesi midir? Özne
kimdir? Nasıl oluşur? Nerede hangi araçlarla doğal bir varlık özneleştirilir?
Bu özneleştirme sürecinde temel araç nedir? Bu araçlar, süreçte birbirlerini
besleyip tamamlarlar mı yoksa aralarında çatışmalar yaşanır mı? Bu süreçte okul
nerededir? Okul, "adam olma"nın olmazsa olmaz yeri midir? Sahi, okul
nedir ve hangi araçlarla çalışır?
Okul, artık hayatın tamamını kapsayan bir
olguya ideolojik bir işlev yüklenerek dönüştü. Hayatımız boyunca
eğitiliyoruz. Belki resmi belge almıyoruz her eğitimimizden ama neyi
ne kadar okuduğumuza ya da ne konuda ne kadar eğitildiğimize göre
değişmekte toplumsal statümüz, prestijimiz ve gelirimiz. Formasyonlarımız, ana
özümüze / tözümüze dönüşmüş ve insan olma kimliğimiz ilineğe. Bunun sonucu
olarak insanın ontolojisi kaymış. İnsan, her an forma sokulan bir varlık olarak
yeni bir epistemolojiye ihtiyaç duymakta. İnsanı algılamanın koşulu yeni değil
farklı bir "göz" ile ona bakmaktır. İnsan, burada eğitilen
insan, kimdir? Biz, egemen ideoloji, iktidar, onu bir özne olarak belirleyip
çeşitli kutulara yerleştirerek tanımlamaktayız. İyi ama bu özne kimdir? Biz,
onu bu kadar çok kutulara sığmaya / sığdırmaya zorlarken o ne düşünmekte? O, bir
özne mi yoksa kurulmuş bir özne mi? Eğer bir özne ise onun kendini ifade biçimi
de hiç kuşkusuz vardır. O, bir özne olarak "okul" diye
tanımlanan kutularda kendini ve içine tıkıldığı, içine kapatıldığı, bilincinde
ve bedeninde bir tür ıslahlaştırma pratiği yapılan yeri nasıl algılamakta? Biz,
yetişkinler, üretimi görece tamamlanmış özneler, ahlakın ve toplumun polisleri
belli bir omurgaya; ana kompozisyona sahibiz. Oysa henüz biçimlenme sürecindeki
özneler, ham. Bizim gözümüzden -eğer bir kategorileştirme yapmak gerekirse-
onlar ve içinde yer aldıkları evrenler tanımlı ve bellidir. Oysa onların
gözünden onlar kimdir ve nerededirler? kendilerini ve içinde yer aldıkları
evreni nasıl algılamaktadırlar? Onların gözünden kendilerine ve içinde yer
aldıkları mekânlara bakmaları istendiğinde neler gördüklerini ifade etmeleri
istendiğinde bizimle neler paylaşırlar? Foucault'un "Söz Mahkûmların!"
sözünde ve eyleminde olduğu gibi sözü, metin yazarlığını ve PR'ını yetişkinlere
vermeden öğrenci/özne/bireylere verelim ve dinleyelim.
Sergi, üç bölümden oluşur. İlköğretim,
ortaöğretim ve yükseköğretim dönemindeki öğrenciler. Bununla amaçlanan
özneleşme / özneleştirme / özneleştirilme sürecinin izini sürebilmek.
Sergileme süresince çeşitli yan
etkinliklerle özneleştirilme sürecini konu edinen söyleşiler ve performanslara
yer verilir.
Amaç
Giriş kısmında kısaca değinildiği gibi
özneleştirilme sürecindeki bireylerin gözünden kendilerini ve artık
fetişleştirilen eğitim ve kurumlarını nasıl gördüklerini çeşitli araçlarla ifade
etmelerini sağlamak. Bu sergiyle amaçlanan, eğitimin içeriği ve eğitim yapılan mekânların
üretiminde farklı bir göz olarak "onlar"a söz vermek ve eğitim
kavramının içeriğini zenginleştirmek. Bununla amaçlanan, eğitimin toplumsal bir
ıslah aracı olmak özelliğini desteklemek değil; dayatmacı ve ideolojik bir araç
olma özelliklerinin arındırılmasına katkıda bulunmaktır. Amaç, kaba anarşist
dünya görüşlerinin sıklıkla dillendirdiği gibi eğitim karşıtlığı da
değildir. Sergiyle amaçlanan bir diğer noktaysa insana, kendi hayatının
öznesi olma hakkının tanınmak istenmesidir.
Kapsam
Birinci sergi, anaokulu, ilköğretim ve
lisede okuyan çeşitli sınıflardaki öğrencilerin ve öğrenci
gruplarının "iş"lerinden oluşacaktır. Hayata geçirilebildiği
koşulda üniversite öğrencilerinin de aynı konu özelinde işleri konu projede yer
alabilir.
Yöntem
Sergi, anaokulu, ilköğretim ve
lisenin çeşitli sınıflarında okuyan öğrencilerin malzeme ve konuda tamamen
serbest bırakılmalarıyla gerçekleştirilecektir. Sergilenecek işler, bir şiir
olabileceği gibi kullanılmış bir eşya ya da elbise ya da ısırılmış bir tost ya
da hamburger de olabilir; heykel, resim, müzik ya da video da olabilir; burada
hiç kuşkusuz sergileme mekânının izin verdiği ölçüde işler sergilenebilir.
Proje, Türkiye'deki bütün okullara açık olarak uygulanacaktır. Arzu eden okul,
öğretmen, öğrenci... projeye başvuruda bulunarak sergide yer
alabilirler. Sergiye bireysel katılım yanında arzu edenler grup olarak da
temsil edilebilirler. Bu anlamda herhangi bir kısıtlama yoktur.
Metodoloji anlamında takibinin ve
sonuçlarının görüce yönetilebilmesi için İstanbul’dan projeyi sahiplenecek bir
okul ve bu okulun proje özelinde ortaklık kuracağı taşradan ve/veya yurt
dışından bir okul ile projenin hayata geçirilmesinin, amaçlara daha fazla
katkıda bulunacaktır.
Sergileme
Sergileme, kamusal alanlara yakın ve
ulaşım kanalları görece kolay, geniş kitlelerce erişilebilecek ve Milli Eğitim
Bakanlığınca da -ironik de olsa- desteklenecek bir sergi mekânında da
gerçekleştirilebilir. Sergileme, tanımlı bir sergi mekânda yapılabileceği gibi açık
ya da kapalı kamusal bir alanda da yapılabilir; ama serginin örgün eğitim
hizmeti verilen bir mekânda yapılması, projenin daha çok tartışılmasına katkıda
bulunabilir.
Proje & Düzenleyen
V. Metin Bayrak
Tarlabaşı, İstanbul, 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder