Eşitlik Üzerine
Ne doğruluk ne de eşitlik vardır doğada kuşkusuz adalet de! Kavramsal olarak eşitlik adaletten önce gelir. Adalet için öncelikle bir ölçü gereklidir bu ölçüye uyup uymadığına göre bir şeyin adil olup olmadığına karar verilebilir ancak. Eşitlik ise yalnızca mantık ve matematikte olabilir. 1+1= 2. Doğada hiçbir canlı ve de cansız varlık, bir diğer varlıkla birebir aynı değildir. Ne boyut ne ağırlık ne de… şu halde adaletin ve de daha birçok şeyin referansı ne? İdeal varlıklar olan sayılar mı? Yoksa doğa mı? Hangi doğa: kendiliğinde olan mı bizim gördüğümüz mü? Düşünce prensibimizi nereye hangi ölçüte dayandıracağız? Gerçek olan hangisi? Toplumsal hayat gerçek mi?
Eşitlik olanaklı
değilse eşitliğe dayanan adalet nasıl mümkün olabilir? Doğada ve toplumda
olmayan ama yalnızca insan zihninde ideal varlık olarak var olan kimi
kavramların gerçekte olduklarını mı sanıyoruz tanrı gibi? Bu, bir tür
hallüsinasyon değil midir? Bu durum, bir kişinin şeytan görmesine benzemiyor
mu? Metafizik fizik olmak iddiasında mıdır? Yoksa bu, insanın bitmek tükenmek
bilmez ısrarcılığından, körlüğünden, ayağa kalkmış olmasının getirdiği
şaşkınlıktan mı kaynaklanır?
Peki soruyu
yeniden sorarsak adalet mümkün müdür? Bu soruyu yanıtlamadan önce eşitlik
kavramı içeriklendirilmelidir. Kaldı ki yukarıda sorularla çevresinde dolaşılan
eşitlik kavramı hiç de fizik evrende karşılığı olan bir kavrama benzemiyor.
Metafizik alandan aldığımız bir “ölçü” ile fizik evreni ölçmeye kalktığımızda
sonuç ortada. Şimdi, burada durup bu sorun hakkında düşünmeye son mu verelim?
Yoksa bir yol açmaya mı çalışalım? İnsan olmak, hayata yeni yollar açmak demek
değil midir aynı zamanda? Şu halde, eşitliği aramaya devam edelim. Fizik alanda
her bir “şey” sonsuzluk içerir bu anlamıyla köşeli değildir; oysa matematiksel
kavramlar köşelidir. Köşeli bir şey ile köşesiz bir şey nasıl ölçülebilir? Bu,
adaletin olanaksızlığının en somut kanıtı değil midir? Eşitlik yasa ile
belirlenir, yasanın dayandığı ilke fizik evrenden bağımsız ise
İnsan zihni, tek tek var olanlardan yola çıkarak o var olanların içinde yer aldığı kimi kategoriler oluşturur ve tek tek var olanları o kategorilerin içine yerleştirerek anlamlı bir varlığa dönüştürür. Olgusal evrende olmasa bile zihinsel varlık alanında bir insan ile bir diğer insan eşit olabilirler; çünkü aynı yüklem ile tarif edilirler. Ali insan-dır önermesi ile Veli insan-dır önermesi yüklemleri bakımından eşittirler. Her iki özne de insan olmak bakımından eşittirler. Ama nasıl insan oldukları konusunda eşit oldukları iddia edilemez.
Şunun hakkını
teslim ederek düşünmemize devam etmeliyiz: olgusal alanda karşılaştığımız tekil
problemleri –ki bunlar somuttur- insan zihninin ancak soyutlayarak ulaşabildiği
ilkelerle çözüyoruz. Bu durum, daima içeride ya da dışarıda kimi şeylerin
kalmasına neden oluyor asla tam olarak olguyu kuşatamıyor. Bunun bilinciyle
hareket ederek olgusal dünyada karşılaştığımız problemlerin ne çözüm yollarının
ne de çözümlerinin mutlak olduğunu iddia edelim. Bu bilginin bilinciyle hareket
ederek bakalım kendimize ve hayata…
V. Metin Bayrak
Gümüşsuyu, İstanbul
, 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder