26 Mart 2012 Pazartesi

Büyük Eğitimciler – IV (Comenius)

Büyük Eğitimciler – IV (Comenius)
V. Metin Bayrak[i]

"Körlerin ülkesinde tek gözlü insan kral olur." Erasmus
"Kendi kendini sonsuzlukta yaratan özgür varlıklarız." Comenius
"Öğretim, sözle yapılabilir, eğitim ise sadece örnek olunarak." Comenius
"Dünya insanlık için okuldur, her insanın hayatı, beşikten mezara kadar öğrenmekle geçer." Comenius
“İtalyanlaşmış bir İngiliz, beden bulmuş bir şeytandır.” İngiliz Atasözü (Rönesans Dönemi)

Felsefe?
Felsefe, imkânın bilgisidir. Dünya, insanın ürünü olduğuna göre, dünya, insanın verdiği biçimle kimlik kazandığına, dünyaya biçim veren insan(ın) zihnindeki tasarımın menşei felsefe olduğuna göre, dünyayı anlamanın temel araçlarından biridir felsefe; o nedenle söz konusu eğitim ise felsefey(l)e daha fazla bakmak, kavramak, konumlandırmak yerindedir.

Eğitim ve Felsefe?
Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz? Biz kimiz? İnsan yetiştirmeye bizi kim memur etti? Amacımız ne? Hangi dünya görüşüyle hareket ediyoruz? Neredeyiz? Çağın ruhuna ya da Zeitgeist'a olan mesafe(miz) nedir? Bu soruların yanıtı, eğitim felsefesini ya da eğitimin felsefi temellerini dile getirir. 

Büyük Eğitimciler?
Doğan Kuban'ın "Uygarlık bilgiler bütünü değil davranışlar bütünüdür" ve Ziya Paşa'nın "Ayinesi iştir insanın lafa bakılmaz" sözünden hareketle kuramsal bilgiler ortaya koyanların yanında yaşamlarıyla da öğretilerini destekleyenler vardır ki bunlar tarihte saygıyı en fazla hak edenlerdir. Bu isimlerin önde gelenlerinden biri de Augustinus’tur.

Comenius Kimdir?
Johann Amos Comenius (28 Mart, 1592  15 Kasım, 1670), 17. y.y. başlarında uluslararası eğitim konusunu ele alan Çek eğitimci, filozof ve teologdur. Tanrıya gönülden bağlı olanların küçük bir ibadet yeri olan Brethren Kilisesi’nde bir papaz olan Comenius  hayatının çok büyük bir bölümünü mülteci olarak sürgünde yaşar. Bu kiliseye ibadet için gidenler inandıkları dine ‘yüreğin dini’ adını verirler; son derece entelektüel ve doktiriner bir teolojiden (dinden) ziyade doğru tutum içinde olmayı ve iyi işler yapmayı önemserler. Comenius’un kilisesinin üyeleri, Katolik anlayışının ve kendi egemenliklerinin üstün olmasını ve diğerlerini etkisi altına almasını isteyen Hapsburg  otoriteleri tarafından kendi vatanlarından sürülen insanlardır. Din mültecisi olan Comenius, Avrupa’yı baştanbaşa dolaşır; Polonya, İsveç, İngiltere ve Hollanda’da din ve eğitim konularında 154 kitap yazar.
Nicolas Kopernicus'un "On The Revolution Of Celestial Bodies" kitabının orjinal el yazısı metnini, yakılmasını önlemek için, Kopernikus’un fikirlerine inanmadığı halde, kendisi için ihmal edileyemecek bir bedel ödeyerek satın alır.
Doğum günü 28 Mart Çek Cumhuriyeti'nde öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.

Yaşadığı Çağın Tipik Özellikleri Nelerdir?
Geç Ortaçağ, Rönesans, feodalizmin sonu, mezhep savaşları, prenslikler, protestanlık, Katolik Kilisesi, Roma, İtalyan aydınlanması, Kuzey aydınlanması, Erasmus, T. More, Angilikan Kilisesi, VIII. Henry

Beslendiği Düşünceler, Kişiler?
Hıristiyanlık dogmaları, Rönesans, Augustinus, Erasmus, Luther, Calvin, Hobbes

Amacı Nedir?
Mezhep savaşlarına son vermek, ecumenical bir Hıristiyanlık düşüncesi inşa etmek, eğitimi, geniş kitlelere ulaştırmanın araçlarını sağlamak, eğitimi uluslararasılaştırmak,

Comenius’un Felsefesinde Etkili Olan Temel Kavramlar
Ortaçağda Eğitim 
Ortaçağın düşünce sistemi, skolastik ile karakterize edilir. Skolastikte ana amaç, malum olanı kavrayıp kilisenin otorite olarak kabul ettiği dücünce ve kişilerle temellendirmektir.

Kent Okulları 
Ortaçağda XI. ve XII. y.y’larda şehirlerin gelişmesi ile eğitim, kurumsal olarak yeniden ele alınır. Kilise ve vakıf okullarının yeterli gelmemeye başlaması kent meclislerine girmek isteyen aristokrat çocuklarının bu iş için uygun eğitim alma zorunluluğu bu okullarının kurulması sağlamıştır. Bu okullar, eğitime, anadil ile başlar; belli bir seviyeden Latince öğretimine geçilerek eğitim verilir.  Burada okuma ve yazma öğretilir. Bu nedenle kent okullarına yazı okulları da denir. Din derslerinin daha az yer aldığı okullarda disiplin, çok güçlü ve sıkıdır.

Üniversitelerin Kurulması 
Ortaçağın eğitim kurumları içinde en önemlisi ve halen yaşayanı üniversitelerdir. XIII. ve XIV. y.y.larda bilimsel hayatta başlayan canlanma, üniversiteleri doğurur. İlk kurulan üniversiteler Padua, Paris, Cambridge, Oxford’dur. Üniversiteler ilk kurulduklarında belirli bilim dallarına ağırlık vermişlerdir. Örneğin Bologna Üniversitesi’nde Hukuk, İtalyada’ki Salerno Üniversitesi’nde ise tıp ağırlıklı eğitim verilir. Bu üniversitelerin devlet ve kilise tarafından tanınmış özel yasaları ve özel mahkemeleri vardır.

Rönesansta Eğitim (XV. – XVI. y.y) 
Rönesans terimi, başlangıçta sanattan alınır. Günümüzde Rönesans terimi ile yalnızca güzel sanatlardaki biçim ve konu değişikliğini ya da Antik Yunan ve Roma döneminin yeniden canlanışı değil düşünce ve kültürün de yeniden doğuşu ifade edilir.  Ortaçağ Antik kültürü, yanlızca Hıristiyanlık süzgeçinden geçirilmiş şekli ile tanır; oysa Rönesans ile Antik dönem, dolaylı olarak değil doğrudan doğruya ele alınır, anlaşılır. Araştırma alanı din ile sınırlıyken skala genişler, insan ve doğa da insanın araştırma evrenine dahil olur.

Hümanist Eğitim Anlayışı
Rönesans, Hümanizmdir de. Rönesans ile Antikçağın güzel sanatları ile düşünce akımlarının yeniden canlandırılması anlaşılırken onun bir parçasını teşikil eden Hümanizm ile de daha çok Antikçağın edebi kültürel yönden yeniden yaşanılması anlaşılır. İki anlayış, birbirinden koparılamaz. Hümanist eğitim ideali çok yönlü yaratıcı bir düşüncedir. Hümanizm ile amaçlanan, her yönüyle gelişmiş insandır. Hümanist anlayışta eğitimin merkezinde Tanrı ya da Kilise dogmaları yerine insan yer alır. Böylece Rönesans’ın bireyciliği, eğitim alanınında da kendini gösterir.

Protestanlık Nedir?
Kutsal Kitap'a daha yalın bir şekilde bakarak, kültürel uygulamaları ikinci plana koyan; kelimeler ve anlamlar üzerinde düşünerek havariler dönemi kilisesine yaklaşmayı arayan; kilise uygulamalarını ve doktrinleri sorgulamayı; böylece en yalın gerçeği bulmayı amaçlayan bir mezheptir.  Merkeziyetçi yönetimi reddedip her kilisenin diğerinden bağımsız bir yönetim şekli olması gerektiğini; dikey bir hiyerarşi yerine yatay bir hiyerarşi olması gerektiğini savunur.

Otuz Yıl Savaşları / Mezhep Savaşları
Savaş, 1648'de Protestanların zaferiyle biter. Westphalia Barışı ile savaş sonucunda Almanya’yı oluşturan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu her biri bağımsız olan birçok küçük devlete ayrılır. İmparatorluk makamının yetkileri ise fazlasıyla kısıtlnır. Avrupa Hıristiyanlığında ortaya çıkan reform hareketleri Avrupa'daki siyasi dengeleri bozar, Vatikan'ın gücünü zayıflatır. Bunun sonucunda patlak veren Otuz Yıl Savaşları, 1618 ile 1648 yılları arasında yapılan ve Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı savaşlar dizisidir. Temelinde, Protestan-Katolik mezhep kavgası olsa da, savaşan devletlerin çoğu dinsel değil siyasî amaçlar için savaşır. Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'na bağlı prensliklerin farklı taraflarda savaşması sebebiyle bir iç savaş niteliği de taşır.

Coğrafi Keşifler ve Kolonileş(tir)me
15. ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar yeni ticaret yolları bulmak amacıyla daha önce bilinmeyen denizlere ve okyanuslara açılmaya başladılar. Bu seferler birçok yeni okyanusların ve kıtaların bulunmasıyla sonuçlanır. İlk keşif denemeleri XIV. y.y. başlarında Fransız ve Cenevizli gemiciler tarafından Atlantik okyanusu ve Afrika kıyılarına yapılır. Kanarya Adaları ve Azor Adaları’nın keşfi, ilk denemelerin sonucudur. Asya’ya daha kısa yoldan ulaşmak isteyen K. Kolomb, 1492’de Amerika Kıtasına ulaşır. Coğrafî keşifler, Reform ve Rönesans hareketlerinin etkileriyle gelişmiş oldukları gibi kendileri de bu hareketlerin gelişimini etkilemişlerdir. Bu keşifler sonucunda Avrupa yeni kıtaların zengin kaynaklarını ele geçirme olanağı elde eder. Kolonileşme dönemi, Avrupalı göçmenlerin Kuzey Amerika, Asya, Afrika ve Avustralya kıtalarına göç etmeleri ve bu topraklarda yerleşim ve üretim birimleri oluşturmalarıyla neticelenen bir süreçtir.  Bu koloniler zamanla merkezi Avrupa'da olan ve dünyanın dört bir tarafına yayılmış sömürge imparatorlukları haline gelir.

Protestan Ahlakı
Çalışmayı, tasarruf etmeyi, dünya nimetlerinden göreli olarak uzak durmayı, aileye bağlılığı önemseyen ve kapitalizmin üretkenlik ve sermaye birikimi bağlamında gelişip serpilip kurumlaşmasını ciddi biçimde etkileyen bir ahlak dünyasını işaret eder. Max Weber, ünlü “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı kitabında iki olgu arasındaki ilişkiyi analiz eder.

Kuzey Aydınlanması
Kuzey Aydınlanması, pek çok yönden İtalya’dakinden çok farklıydı. Anarşik ya da aktöre dışı değildi; tam tersine dindarlık ve halkın iyiliği ile ilgiliydi. İki insan, Erasmus ve Sir Thomas More, Kuzey Aydınlanmasının örnekleyicileri olacaklardır. İkisi de skolastik felsefeyi küçümser, kilise içinde yenilenmeyi amaçlarlar ama baş gösterdiğinde protestan bölünmesinden yana olmamışlardır.[1]

Avrupa ya da Europa
Finike Kralı Agenar ile Telephassa’nın kızı olan Europa, Doğu Akdeniz ya da Anadolu doğumlu bir ölümlüdür; Tanrı Zeus tarafından ayartılır ve adı, bugünkü Avrupa’ya verlilir. Europa’nın baştanrıdan, Minos, Sarpedon, Rhadamanthys adlarını taşıyan üç oğlu olur.

Erasmus
Dönemin en özgürlükçü ülkesi olan Hollanda'da yaşayan Erasmus (1465 – 1536), dogmatik skolastik düşünce yerine özgürlükçü laik eğitimi savunur; düşünceleri, zamanla bütün Avrupa'ya yayılarak benimsenir.

Erasmus’un Eğitim Anlayışı Nedir?
Erasmus’a göre eğitim, insanın ufuklarını sınırlandırmaktan ziyade genişleten ve artıran, özgürleştirici evrensel bir süreçtir (liberating universal process). Eğitimcilerin belirli mezheplere ya da dinî otoritelere ya da ulus devletlere hizmet etmeyen uluslararası ve kozmopolit yaşam alanlarında dünya yurttaşı olmaları gerektiğini ileri sürer; ona göre böylece, doğabilecek savaşlar da engellenmiş olur.
Bugün Avrupa Birliği Erasmus’un görüşlerini temel alarak eğitim programları oluşturmuş ve Erasmus’un eğitim yoluyla barışı gerçekleştirme düşüncesini hayata geçirmiştir. Avrupayı oluşturan ülkeler arasında işbirliği, ortak eğitim projeleri, mübadele programları ve birçok değişik uygulama aracılığıyla Avrupa, barış kıtası hâline getirilmiştir. Bu barışın sürdürülmesindeki en önemli etken eğitimdir.

Martin Luther
Alman keşiş, teolog, üniversite profesörü, protestanlığın babası ve Lüterciliği yayan Almanya'nın Eisleben şehrinde doğan Martin Luther (10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546), Erfurt Üniversitesi'nde okudu. Ailesine yaptığı bir ziyaret dönüşü, Erfurt yolunda yıldırım çarpma tehlikesiyle karşılaşınca keşiş olmaya karar verir. 21 yaşındayken Aziz Augustin tarikatına bağlı bir manastıra girip ilahiyat eğitimine başlar; aynı yıl rahip olur. Luther, manastırdaki günlerinden beri sorguladığı uygulamalara karşı bir eleştiri yazar. "Endüljansın Kuvvetine Dair Tezler" başlıklı, 95 maddeden oluşan bu metni 31 Ekim 1517 günü piskoposlara gönderir. Aynı zamanda birer mektupla endüljans konusundaki vaazların teolojik açıdan sağlam bir zemine oturtulmasını ister. Martin Luther'in bu tezleri üniversitenin bülten panosu sayılabilecek bir yer olan Wittenberg Saray Kilisesi'nin kapısına astığı yolundaki rivayet, kanıtlanmış değildir. Sonuçta bu tezler Almanya'da ve komşu ülkelerde Luther'in kendisinin de öngörmüş olmadığı bir hızla yayılınca sadece endüljans satışlarında bir düşüş yaşanmakla kalmaz, bütün Reformasyon hareketinin başlangıcı olur.

Jean Calvin 
Fransız din reformcusu, Kalvenizmin kurucusu Jean Calvin  (Noyan 1509-Cenevre 1564), Luther'in fikirlerini açıkça benimsediği için Paris'ten 1534’te ayrılmak zorunda kalır. Bir süre Strazburg ve Basel'de kaldıktan sonra 1541'de Cenevre'ye yerleşir. Başlıca eseri olan "Hıristiyan Dinin Kurumları"nda (1536), Tanrı'nın mutlak hakimiyetini tebliğ eder ve insanın cennete gidip gitmeyeceğini hareketlerinden çok Tanrı'nın iradesi demek olan yazgısının tayin edeceğini bildirir.

Thomas Hobbes
Francis Bacon'ın ampirizm inden etkilenen Hobbes'a (5 Nisan 1588 - 4 Aralık 1679 göre dünya, mekanik hareket yasaları tarafından yönetilen cisimlerin bütünüdür. İnsan ve hayvan bu bütünün bir parçasıdır. Onların fiziksel ve ruhsal yaşamları da tümüyle mekanik hareket yasalarına bağlıdır. Bunlar imgelemin ürünüdür. Hobbes'a göre evrende töz (cevher) olarak yalnızca madde vardır. Felsefenin konusunu bu madde ve maddenin biçim almış bir durumu olan cisimler oluşturur. Cisimler de ancak gözlem ve deney yoluyla incelenir. Maddenin dışında kalanlar -tanrı, ruh gibi- ise; ilahiyata ait inanç konularıdır. Bu bakımdan dünyada ruh, melek, tanrı diye bir şey yoktur.
Hobbes, yaşadığı süre içinde, biri entelektüel, diğeri siyasi olan iki devrime tanıklık etmiştir. Bu devrimlerden siyasî olanı, yani mutlak monarşinin parlamenter demokrasinin temsili kurumlarıyla sınırlanması söz konusu olduğunda, Hobbes tam bir karşı devrimcidir. Entelektüel devrim, yani Ortaçağın tanrı merkezli ve Aristotelesçi dünya görüşünün bırakılarak, yeni doğa bilimleriyle, mekanik açıklamanın ve deneysel yöntemin benimsenmesi söz konusu olduğunda, o tam bir devrimcidir.[2]
Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan 'devlet'in simgesidir.

Dünya Yurttaşlığı
Cosmopolitas, Diyojen, kim olduğunu sorduklarında kendisi için “ben, cosmopilitasım” der. Voltaire, kendisinin sırasıyla Fransız, Avrupalı, Hıristiyan olması, insanlığının ardından geldiğini ifade eder; o nednele Voltaire, kendini öncelikle insan olarak görür. Diğer bütün sıfatlarının taşıyısıcı insandır. Perspektifi dünya yurttaşlığı olmayan kişi, kültür ya da uygarlık, kaçınılmaz biçimde faşizme evrilmek zorundadır.

Comenius’un Çağından Kısa Kısa Notlar
Alman sanatçı Albrecht Dürer dinî tablolar yapar. İngiltere’de Shakespeare, İspanya’da Cervantes ünlü eserlerini yazarlar. Skolastik düşünce sistematiği ve kurumlarının sarsılıp etkilerinin azalması sonucu laik, seküler bir dünya görüşü doğar; kentler, gelişen ticaret ile birlikte önem kazanmaya başlar. Kentli yeni özneler kamusal hayatta daha fazla görünmeye, yaşadıkları yerde daha fazla söz sahibi olmaya başlarlar. Dinsel anlayış, yerini pozitif bilimlere bırakır. Katolik Kilisesi, Protestanlığın yayılmasına mani olmaya çalışır ama muvaffak olamaz. 1542'de Roma Engizisyonu kurulur. Fransa Nantes Fermanı 1685'de geri alır. 1715'te Protestanlık Fransa'da yasaklanır; bunun sonucunda 250.000 Huguenot (Protestan Fransızlar) Amerika ve Hollanda gibi Protestan ülkelere göç etmek zorunda kalırlar. Hollanda'da Protestan Geuzenler, İspanyol egemenliğine karşı ayaklanırlar. 1545-1563 yılları arasında toplanan Trento Konsili Protestanlığı şiddetle eleştirerek dine aykırı ilan eder. Bu arada reform hareketlerini yetersiz bulan Püriten ve Anabaptist gibi çeşitli gruplar çıkar; bunlar, diğer Protestan gruplar tarafından taciz edilirler. Bazı Protestanlar çareyi Kuzey Amerika'ya göç ederek orada yeni koloniler kurmakta bulurlar.

Dönemin Kısa Bir Eleştirisi
Reformcular, bağımsız felsefi değere sahip değildirler. Luther, şahsen en çok Augustinus’a ve pratik mistiklere eğilimlidir. Başlangıçta Aritoteles’e “Papacıların Kalesi” (Wehr der Papisten) diye karşı koydu, fakat daha sonra aklı, şeytanın yaltağı olarak ilan etti. Ona göre bütün felsefeden çok, dini deneyimin “iman”ın önemi vardır ve aslında Allah’ın dünyadaki eserleri buna hizmet içindir.”[3]
Luther ve Calvin, St. Augustinus’a geri dönerler; din anlayışları, kilise iktidarını azaltacak niteliktedir. Protestan din adamları (en azından başlangıçta) Katolik din bilginleri kadar bağnazdırlar, ama iktidarlarının daha az olması nedeniyle zararları daha az dokundu.”[4]

Comenius’un Felsefi Anlayışı / Dünya Görüşü Nedir?
Pansofizm olarak isimlendirilen Comenius’un eğitim felsefesi içinde uluslararası eğitime yönelik köklü yaklaşımlar içermektedir. Comenius bütün bilgilerin Tanrı’dan geldiğine, insanların birbirlerini ve en sonunda da Tanrı’yı evrensel bilgi (universal knowledge)  aracılığıyla bilebileceklerine inanır. Kendi kilisesinin üyelerine ve Avrupa’nın diğer insanlarına karşı uygulanan dinî ve ulusal saldırganlıkların ve şiddetin cehaletten kaynaklandığını ileri sürer. Bilmeme veya yanlış doktrinlerle kafaların yıkanması sonucu, düşmanlık, dışlama ve hoşgörüsüzlük; bunların sonucu olarak da savaşlar yaşanır. Comenius’un mümkün olduğuna inandığı tam bilgi (complete knowledge) cehaleti ortadan kaldıracak, insanları birbirlerine yaklaştıracak, insan hayatına saygı duyulmasını mümkün kılacak ve nihayetinde insanları Tanrı’ya ulaştıracaktır.
Tüm Hıristiyanların birleşmesi ve kaynaşması (ecumenical) idealine sahip bir eğitimci olan Comenius, mezhep savaşlarının ve nasyonalist bağnazcılığın egemen olduğu bir dönemde yaşar. 17. y.y.daki okulların pek çoğu dinî kesimler ve/veya kiliseler tarafından kontrol edilir. Bunlar, diğer inançları dışlayarak kendi doktrinlerini öğrencilere empoze ederler. Bu anlayışın tam tersine Comenius, değerlere dayalı bir din eğitiminin mümkün olduğunu savunur. Dünyadaki bütün insanlarca paylaşılan ortak ihtiyaçlar ve umutlar temel alınarak birlik sağlanabilir; tabii ki tüm özel inanç ve uygulamalara saygı temelinde. Çağının ilerisinde düşünen Comenius bir Dünya Kiliseler Asamblesi toplanması ve bu asamblenin Hıristiyan âlemini tek bir birlik olarak bir araya getirmek üzere çalışmalar başlatmasını teklif eder. Bu çalışmalardan en önemlisi ise taraflar arasında sürekli diyaloğun sürdürülmesi olacaktı. Comenius, bir uluslararası eğitimci veya barış eğitimcisi olarak, içinde sürekli barış oluşturma ve barışı sürdürme kurumlarını barındıran dünya çapında yeni bir sosyal düzenin oluşturulabileceğine inanır. Bu yeni sosyal düzenin kültürel bağlamını oluşturmak için kilise ve devlet liderlerinin, kontrollerinde bulunan okulları doktrinlerle insanların kafalarını yıkayan yerler olmaktan çıkarıp insanların zihinlerini ve yüreklerini diğer insanlara açan ve insanın aydınlanmasını mümkün kılan kurumlar hâline dönüştürmeleri gerektiğini düşünür. [5]
Comenius eğitimcilerin çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamamaları gerektiğini ve çocukların insan ve kişilik haklarına saygı göstermeleri gerektiğini ifade eder. Öğretmenleri, çocukların öğrenirken tüm duygularını aktif olarak  kullanabilecekleri öğretim yöntemleri geliştirmeye teşvik eder. Aydınlanma ve gerçek anlamda öğrenme yerlerine dönüştürülmüş okullar birlik ve barışı sağlayabilir ve oluşturulacak bu birlik ile insanlar birbirlerine saygı duyarak  yaşayabilirler. 
Comenius’un eğitim ile ilgili görüşleri ve idealleri Avrupa ve Amerika’da çok sevilmesine, kabul edilmesine ve ün kazanmasına rağmen, okulların Hıristiyan âleminin bütünlüğünü sağlama amaçlarına yönelik yerler olması şeklindeki ideali/vizyonu yaşadığı dönemlerde ve ölümünü takip eden yüz yıllarda da gerçekleşmemiştir.
Comenius'un Eğitimle İlgili Düşünceleri Nelerdir?
01. Comenius'a göre bütün insanlar, eğitim hakkına sahiptirler. 
02. Eğitim, demokratik bir ortamda yapılmalıdır. 
03. Bütün çocuklar, sosyo-ekonomik koşullar, cinsiyet gözetilmeksizin eğitim almalıdırlar; yaşadıkları ülkeyi, uygarlığı anlamanın araçlarına sahip olma hakkına sahiptirler. 
04. Doğa bilimlerine ağırlık verilmelidir; doğayı anlamanın önemine inandığı için doğa / fen / temel bilimlere ağırlık verilmesi gerekir. 
05. Her birey, zeka seviyesi göz önünde bulundurularak belirlenen eğitim anlayışına göre eğitim almalıdır. 
06. Öğrenme ya da eğitim, duyu organlarına da hitap edilerek gerçekleştirilmelidir. 
07. Eğitim uluslararası olmalıdır.
08. Dünya barışı din savaşlarının sona ermesiyle sağlanabilir; bu da eğitimle olanaklıdır.
09. Eğitim, yaşam boyu olmalıdır.
10. Öğrenciler, öğrenme sürecinde eğiticiler tarafından teşvik edilmelidir.[6]

Sonuç
Eylem adamı olmanın yanında kuramsal olarak da eğitim, barış, birlikte yaşama, uluslararasılaşmak… kavramları üzerine düşünen Comenius, filozof, eğitimci, teolog, yazar… sıfatlarını layıkıyla taşıyan tarihsel bir öznedir. Eğitim ile ilgili düşüncelerini makro anlamda hayata geçirmenin araçlarını göz önünde bulundurup gerekli bağlantıları, zihnindeki eğitim düşüncesini ya da idesini olanakların, reel-politiğin izin verdiği ölçüde hayata geçirebilmiş teorisyen bir eylem adamıdır.
Barışı sürdürmenin ve savaşsız yaşamanın en etkili yolu ise eğitim alanındaki işbirlikleridir. Eğitimin her alanında gerçekleştirilen ortaklıklar Avrupa’ya daha fazla barış ve güven getirecektir. İnsanların birbirlerini tanıdığı, anladığı, sevdiği, kabul ettiği, kişiliklerine ve kimliklerine saygı duyduğu bir Avrupa yaşamaya devam edecektir. Bu anlamda en büyük katkı -Avrupamerkezci bakışa göre tabii ki- Erasmus ve Comeninus'tur. 
21. yüzyılda insanoğlunun karşı karşıya kalacağı problemlerin büyük bir kısmı uluslararası nitelikte olacaktır. Uluslararası boyutta bir eğitim almayan bireylerin bu problemleri çözmesi mümkün olamaz.

Comenius’un Kitapları
Dünya Labirenti (The Labyrinth of the World),
Yüreğin Cenneti (The Paradise of the Heart),
Büyük Öğreti (The Great Didactic)
Resimlerde Görünen Dünya (Visible World in Pictures)

Büyük Eğitimciler – 3 (Comenius) Anahtar Kelimeler Nedir?
Rönesans, mezhep savaşları (otuz yıl savaşları), protestanlık, Kuzey aydınlanması, Erasmus

Kaynakça
* Cevizci, A. Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2005
* Comenius, Didactica Magna, (The Great Didactic / Büyük Öğreti) (1628–1632)
* Çotuksöken, B. - Babür, S. Ortaçağda Felsefe, Kabalcı, İstanbul, 2000
* Gökberk, M. Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2008
* Höffe, O. Felsefenin Kısa Tarihi, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2008
* Russel, B. Batı Felsefesi Tarihi 3. Cilt, Çev. E. Erençay, İlya Yayınevi, İzmir, 2001
* Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi, Küreselleşme Sürecinde Eğitim Sorunlarının Felsefi Boyutları, Eğitim-Bir-Sen, Ankara, 2009, http://www.egitimbirsen.org.tr/dokuman/bildiriler.pdf
* Vorlander, K. Felsefe Tarihi, Çev. M. İzzet – O. Saadeddin, İz Yayıncılık, İstanbul, 2008




[1] Russel, B. Batı Felsefesi Tarihi 3. Cilt, Çev. E. Erençay, İlya Yayınevi, İzmir, 2001, s.35

[2] Cevizci, A. Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2005, Hobbes
[3] Vorlander, K. Felsefe Tarihi, Çev. M. İzzet – O. Saadeddin, İz Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 331
[4] Russel, B. Batı Felsefesi Tarihi 3. Cilt, Çev. E. Erençay, İlya Yayınevi, İzmir, 2001, s.50
[5] ŞAHİN, A. Avrupa ve Dünya Eğitim Felsefesinde Erasmus ve Comenius’un Eğitim Yaklaşımları ve Uluslar arası Eğitime Katkıları, EĞİTİM, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, 2005, Sayı: 59
[6] Comenius, Didactica Magna (The Great Didactic / Büyük Öğreti) (1628–1632)


[i] V. Metin Bayrak, Felsefeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder