Büyük Eğitimciler – IV (Comenius)
"Körlerin
ülkesinde tek gözlü insan kral olur." Erasmus
"Kendi kendini
sonsuzlukta yaratan özgür varlıklarız." Comenius
"Öğretim, sözle
yapılabilir, eğitim ise sadece örnek olunarak." Comenius
"Dünya insanlık
için okuldur, her insanın hayatı, beşikten mezara kadar öğrenmekle geçer." Comenius
“İtalyanlaşmış bir
İngiliz, beden bulmuş bir şeytandır.” İngiliz Atasözü (Rönesans Dönemi)
Felsefe?
Felsefe, imkânın bilgisidir. Dünya, insanın ürünü olduğuna
göre, dünya, insanın verdiği biçimle kimlik kazandığına, dünyaya biçim veren
insan(ın) zihnindeki tasarımın menşei felsefe olduğuna göre, dünyayı
anlamanın temel araçlarından biridir felsefe; o nedenle söz konusu eğitim ise
felsefey(l)e daha fazla bakmak, kavramak, konumlandırmak yerindedir.
Eğitim ve Felsefe?
Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz? Biz kimiz? İnsan
yetiştirmeye bizi kim memur etti? Amacımız ne? Hangi dünya görüşüyle hareket
ediyoruz? Neredeyiz? Çağın ruhuna ya da Zeitgeist'a olan mesafe(miz) nedir? Bu
soruların yanıtı, eğitim felsefesini ya da eğitimin felsefi temellerini dile
getirir.
Büyük Eğitimciler?
Doğan Kuban'ın "Uygarlık
bilgiler bütünü değil davranışlar bütünüdür" ve Ziya Paşa'nın "Ayinesi iştir insanın lafa bakılmaz"
sözünden hareketle kuramsal bilgiler ortaya koyanların yanında yaşamlarıyla da
öğretilerini destekleyenler vardır ki bunlar tarihte saygıyı en fazla hak
edenlerdir. Bu isimlerin önde gelenlerinden biri de Augustinus’tur.
Comenius Kimdir?
Johann Amos Comenius
(28 Mart, 1592 – 15 Kasım, 1670), 17. y.y.
başlarında uluslararası eğitim konusunu ele alan Çek eğitimci, filozof ve
teologdur. Tanrıya gönülden bağlı olanların küçük bir ibadet yeri olan Brethren
Kilisesi’nde bir papaz olan Comenius hayatının çok büyük bir bölümünü
mülteci olarak sürgünde yaşar. Bu kiliseye ibadet için gidenler inandıkları
dine ‘yüreğin dini’ adını verirler; son derece entelektüel ve doktiriner bir
teolojiden (dinden) ziyade doğru tutum içinde olmayı ve iyi işler yapmayı önemserler.
Comenius’un kilisesinin üyeleri, Katolik anlayışının ve kendi egemenliklerinin
üstün olmasını ve diğerlerini etkisi altına almasını isteyen Hapsburg
otoriteleri tarafından kendi vatanlarından sürülen insanlardır. Din mültecisi
olan Comenius, Avrupa’yı baştanbaşa dolaşır; Polonya, İsveç, İngiltere ve
Hollanda’da din ve eğitim konularında 154 kitap yazar.
Nicolas Kopernicus'un "On The Revolution Of Celestial
Bodies" kitabının orjinal el yazısı metnini, yakılmasını önlemek için,
Kopernikus’un fikirlerine inanmadığı halde, kendisi için ihmal edileyemecek bir
bedel ödeyerek satın alır.
Doğum günü 28 Mart Çek Cumhuriyeti'nde öğretmenler günü
olarak kutlanmaktadır.
Yaşadığı Çağın Tipik Özellikleri Nelerdir?
Geç Ortaçağ, Rönesans, feodalizmin sonu, mezhep savaşları,
prenslikler, protestanlık, Katolik Kilisesi, Roma, İtalyan aydınlanması, Kuzey
aydınlanması, Erasmus, T. More, Angilikan Kilisesi, VIII. Henry
Beslendiği Düşünceler, Kişiler?
Hıristiyanlık dogmaları, Rönesans, Augustinus, Erasmus, Luther,
Calvin, Hobbes
Amacı Nedir?
Mezhep savaşlarına son vermek, ecumenical bir Hıristiyanlık
düşüncesi inşa etmek, eğitimi, geniş kitlelere ulaştırmanın araçlarını
sağlamak, eğitimi uluslararasılaştırmak,
Comenius’un Felsefesinde Etkili Olan Temel Kavramlar
Ortaçağda
Eğitim
Ortaçağın düşünce
sistemi, skolastik ile karakterize edilir. Skolastikte ana amaç, malum olanı
kavrayıp kilisenin otorite olarak kabul ettiği dücünce ve kişilerle
temellendirmektir.
Kent Okulları
Ortaçağda XI. ve
XII. y.y’larda şehirlerin gelişmesi ile eğitim, kurumsal olarak yeniden ele
alınır. Kilise ve vakıf okullarının yeterli gelmemeye başlaması kent
meclislerine girmek isteyen aristokrat çocuklarının bu iş için uygun eğitim
alma zorunluluğu bu okullarının kurulması sağlamıştır. Bu okullar, eğitime,
anadil ile başlar; belli bir seviyeden Latince öğretimine geçilerek eğitim
verilir. Burada okuma ve yazma
öğretilir. Bu nedenle kent okullarına yazı
okulları da denir. Din derslerinin daha az yer aldığı okullarda disiplin,
çok güçlü ve sıkıdır.
Üniversitelerin Kurulması
Ortaçağın eğitim
kurumları içinde en önemlisi ve halen yaşayanı üniversitelerdir. XIII. ve XIV.
y.y.larda bilimsel hayatta başlayan canlanma, üniversiteleri doğurur. İlk
kurulan üniversiteler Padua, Paris, Cambridge, Oxford’dur. Üniversiteler ilk
kurulduklarında belirli bilim dallarına ağırlık vermişlerdir. Örneğin Bologna
Üniversitesi’nde Hukuk, İtalyada’ki Salerno Üniversitesi’nde ise tıp ağırlıklı
eğitim verilir. Bu üniversitelerin devlet ve kilise tarafından tanınmış özel yasaları
ve özel mahkemeleri vardır.
Rönesansta Eğitim (XV. – XVI. y.y)
Rönesans terimi,
başlangıçta sanattan alınır. Günümüzde Rönesans terimi ile yalnızca güzel
sanatlardaki biçim ve konu değişikliğini ya da Antik Yunan ve Roma döneminin
yeniden canlanışı değil düşünce ve kültürün de yeniden doğuşu ifade
edilir. Ortaçağ Antik kültürü, yanlızca
Hıristiyanlık süzgeçinden geçirilmiş şekli ile tanır; oysa Rönesans ile Antik
dönem, dolaylı olarak değil doğrudan doğruya ele alınır, anlaşılır. Araştırma
alanı din ile sınırlıyken skala genişler, insan ve doğa da insanın araştırma
evrenine dahil olur.
Hümanist Eğitim Anlayışı
Rönesans,
Hümanizmdir de. Rönesans ile Antikçağın güzel sanatları ile düşünce akımlarının
yeniden canlandırılması anlaşılırken onun bir parçasını teşikil eden Hümanizm
ile de daha çok Antikçağın edebi kültürel yönden yeniden yaşanılması anlaşılır.
İki anlayış, birbirinden koparılamaz. Hümanist eğitim ideali çok yönlü yaratıcı
bir düşüncedir. Hümanizm ile amaçlanan, her yönüyle gelişmiş insandır. Hümanist
anlayışta eğitimin merkezinde Tanrı ya da Kilise dogmaları yerine insan yer
alır. Böylece Rönesans’ın bireyciliği, eğitim alanınında da kendini gösterir.
Protestanlık Nedir?
Kutsal Kitap'a daha yalın bir şekilde
bakarak, kültürel uygulamaları ikinci plana koyan; kelimeler
ve anlamlar
üzerinde düşünerek havariler dönemi kilisesine yaklaşmayı arayan; kilise
uygulamalarını ve doktrinleri sorgulamayı; böylece en yalın gerçeği bulmayı
amaçlayan bir mezheptir. Merkeziyetçi yönetimi reddedip her kilisenin
diğerinden bağımsız bir yönetim şekli olması gerektiğini; dikey bir hiyerarşi
yerine yatay bir hiyerarşi olması gerektiğini savunur.
Otuz Yıl Savaşları / Mezhep Savaşları
Savaş, 1648'de Protestanların zaferiyle biter. Westphalia Barışı ile savaş sonucunda
Almanya’yı oluşturan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu her biri bağımsız olan
birçok küçük devlete ayrılır. İmparatorluk makamının yetkileri ise fazlasıyla
kısıtlnır. Avrupa Hıristiyanlığında ortaya çıkan
reform hareketleri Avrupa'daki siyasi dengeleri bozar, Vatikan'ın
gücünü zayıflatır. Bunun sonucunda patlak veren Otuz Yıl Savaşları, 1618 ile 1648 yılları
arasında yapılan ve Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı savaşlar dizisidir.
Temelinde, Protestan-Katolik mezhep
kavgası olsa da, savaşan devletlerin çoğu dinsel değil siyasî amaçlar için
savaşır. Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'na
bağlı prensliklerin farklı taraflarda savaşması sebebiyle bir iç savaş niteliği
de taşır.
Coğrafi Keşifler ve Kolonileş(tir)me
15. ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar yeni
ticaret yolları bulmak amacıyla daha önce bilinmeyen denizlere ve okyanuslara
açılmaya başladılar. Bu seferler birçok yeni okyanusların ve kıtaların
bulunmasıyla sonuçlanır. İlk keşif denemeleri XIV. y.y. başlarında Fransız ve
Cenevizli gemiciler tarafından Atlantik okyanusu ve Afrika kıyılarına yapılır.
Kanarya Adaları ve Azor Adaları’nın keşfi, ilk denemelerin sonucudur. Asya’ya
daha kısa yoldan ulaşmak isteyen K. Kolomb, 1492’de Amerika Kıtasına ulaşır.
Coğrafî keşifler, Reform ve Rönesans hareketlerinin
etkileriyle gelişmiş oldukları gibi kendileri de bu hareketlerin gelişimini
etkilemişlerdir. Bu keşifler sonucunda Avrupa yeni kıtaların zengin
kaynaklarını ele geçirme olanağı elde eder. Kolonileşme dönemi, Avrupalı
göçmenlerin Kuzey Amerika, Asya, Afrika ve Avustralya kıtalarına göç etmeleri
ve bu topraklarda yerleşim ve üretim birimleri oluşturmalarıyla neticelenen bir
süreçtir. Bu koloniler zamanla merkezi
Avrupa'da olan ve dünyanın dört bir tarafına yayılmış sömürge imparatorlukları
haline gelir.
Protestan Ahlakı
Çalışmayı, tasarruf etmeyi, dünya nimetlerinden göreli
olarak uzak durmayı, aileye bağlılığı önemseyen ve kapitalizmin üretkenlik ve
sermaye birikimi bağlamında gelişip serpilip kurumlaşmasını ciddi biçimde
etkileyen bir ahlak dünyasını işaret eder. Max Weber, ünlü “Protestan Ahlakı ve
Kapitalizmin Ruhu” adlı kitabında iki olgu arasındaki ilişkiyi analiz eder.
Kuzey Aydınlanması
Kuzey Aydınlanması, pek çok yönden İtalya’dakinden çok
farklıydı. Anarşik ya da aktöre dışı değildi; tam tersine dindarlık ve halkın
iyiliği ile ilgiliydi. İki insan, Erasmus ve Sir Thomas More, Kuzey
Aydınlanmasının örnekleyicileri olacaklardır. İkisi de skolastik felsefeyi
küçümser, kilise içinde yenilenmeyi amaçlarlar ama baş gösterdiğinde protestan
bölünmesinden yana olmamışlardır.[1]
Avrupa ya da Europa
Finike Kralı Agenar
ile Telephassa’nın kızı olan Europa, Doğu Akdeniz ya da Anadolu doğumlu bir
ölümlüdür; Tanrı Zeus tarafından ayartılır ve adı, bugünkü Avrupa’ya verlilir. Europa’nın baştanrıdan, Minos, Sarpedon, Rhadamanthys
adlarını taşıyan üç oğlu olur.
Erasmus
Dönemin en özgürlükçü ülkesi olan
Hollanda'da yaşayan Erasmus (1465 – 1536), dogmatik skolastik düşünce yerine
özgürlükçü laik eğitimi savunur; düşünceleri, zamanla bütün Avrupa'ya yayılarak
benimsenir.
Erasmus’un Eğitim Anlayışı Nedir?
Erasmus’a göre
eğitim, insanın ufuklarını sınırlandırmaktan ziyade genişleten ve artıran,
özgürleştirici evrensel bir süreçtir (liberating universal process).
Eğitimcilerin belirli mezheplere ya da dinî otoritelere ya da ulus devletlere
hizmet etmeyen uluslararası ve kozmopolit yaşam alanlarında dünya yurttaşı
olmaları gerektiğini ileri sürer; ona göre böylece, doğabilecek savaşlar da
engellenmiş olur.
Bugün Avrupa Birliği Erasmus’un görüşlerini
temel alarak eğitim programları oluşturmuş ve Erasmus’un eğitim yoluyla barışı
gerçekleştirme düşüncesini hayata geçirmiştir. Avrupayı oluşturan ülkeler
arasında işbirliği, ortak eğitim projeleri, mübadele programları ve birçok
değişik uygulama aracılığıyla Avrupa, barış kıtası hâline getirilmiştir. Bu
barışın sürdürülmesindeki en önemli etken eğitimdir.
Martin Luther
Alman keşiş, teolog,
üniversite profesörü, protestanlığın babası ve Lüterciliği yayan
Almanya'nın Eisleben şehrinde doğan Martin Luther (10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546), Erfurt
Üniversitesi'nde okudu. Ailesine yaptığı bir ziyaret dönüşü, Erfurt yolunda
yıldırım çarpma tehlikesiyle karşılaşınca keşiş olmaya karar verir. 21
yaşındayken Aziz Augustin tarikatına bağlı bir manastıra girip ilahiyat
eğitimine başlar; aynı yıl rahip olur. Luther, manastırdaki günlerinden beri
sorguladığı uygulamalara karşı bir eleştiri yazar. "Endüljansın Kuvvetine
Dair Tezler" başlıklı, 95 maddeden oluşan bu metni 31 Ekim 1517 günü
piskoposlara gönderir. Aynı zamanda birer mektupla endüljans konusundaki
vaazların teolojik açıdan sağlam bir zemine oturtulmasını ister. Martin
Luther'in bu tezleri üniversitenin bülten panosu sayılabilecek bir yer olan
Wittenberg Saray Kilisesi'nin kapısına astığı yolundaki rivayet, kanıtlanmış
değildir. Sonuçta bu tezler Almanya'da ve komşu ülkelerde Luther'in kendisinin
de öngörmüş olmadığı bir hızla yayılınca sadece endüljans satışlarında bir
düşüş yaşanmakla kalmaz, bütün Reformasyon hareketinin başlangıcı olur.
Jean Calvin
Fransız din
reformcusu, Kalvenizmin kurucusu Jean Calvin (Noyan
1509-Cenevre 1564), Luther'in fikirlerini açıkça benimsediği için Paris'ten 1534’te ayrılmak zorunda
kalır. Bir süre Strazburg ve Basel'de
kaldıktan sonra 1541'de Cenevre'ye
yerleşir. Başlıca eseri olan "Hıristiyan Dinin
Kurumları"nda (1536), Tanrı'nın
mutlak hakimiyetini tebliğ eder ve insanın cennete gidip gitmeyeceğini
hareketlerinden çok Tanrı'nın iradesi demek olan yazgısının tayin edeceğini
bildirir.
Thomas Hobbes
Francis Bacon'ın ampirizm inden etkilenen Hobbes'a (5 Nisan 1588 - 4 Aralık 1679 göre dünya, mekanik hareket
yasaları tarafından yönetilen cisimlerin bütünüdür. İnsan ve hayvan bu bütünün
bir parçasıdır. Onların fiziksel ve ruhsal yaşamları da tümüyle mekanik hareket
yasalarına bağlıdır. Bunlar imgelemin ürünüdür. Hobbes'a göre evrende töz
(cevher) olarak yalnızca madde vardır.
Felsefenin konusunu bu madde ve maddenin biçim almış bir durumu olan cisimler
oluşturur. Cisimler de ancak gözlem ve deney yoluyla incelenir. Maddenin
dışında kalanlar -tanrı, ruh gibi- ise; ilahiyata ait inanç konularıdır. Bu bakımdan dünyada ruh, melek, tanrı diye bir şey yoktur.
Hobbes,
yaşadığı süre içinde, biri entelektüel, diğeri siyasi olan iki devrime tanıklık
etmiştir. Bu devrimlerden siyasî olanı, yani mutlak monarşinin parlamenter
demokrasinin temsili kurumlarıyla sınırlanması söz konusu olduğunda, Hobbes tam
bir karşı devrimcidir. Entelektüel devrim, yani Ortaçağın tanrı merkezli ve
Aristotelesçi dünya görüşünün bırakılarak, yeni doğa bilimleriyle, mekanik
açıklamanın ve deneysel yöntemin benimsenmesi söz konusu olduğunda, o tam bir
devrimcidir.[2]
Leviathan,
Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan 'devlet'in simgesidir.
Dünya Yurttaşlığı
Cosmopolitas, Diyojen, kim olduğunu
sorduklarında kendisi için “ben, cosmopilitasım” der. Voltaire, kendisinin
sırasıyla Fransız, Avrupalı, Hıristiyan olması, insanlığının ardından geldiğini
ifade eder; o nednele Voltaire, kendini öncelikle insan olarak görür. Diğer
bütün sıfatlarının taşıyısıcı insandır. Perspektifi dünya yurttaşlığı olmayan
kişi, kültür ya da uygarlık, kaçınılmaz biçimde faşizme evrilmek zorundadır.
Comenius’un Çağından Kısa Kısa Notlar
Alman sanatçı Albrecht
Dürer dinî tablolar yapar. İngiltere’de Shakespeare, İspanya’da
Cervantes ünlü eserlerini yazarlar. Skolastik düşünce sistematiği ve
kurumlarının sarsılıp etkilerinin azalması sonucu laik, seküler bir dünya
görüşü doğar; kentler, gelişen ticaret ile birlikte önem kazanmaya başlar.
Kentli yeni özneler kamusal hayatta daha fazla görünmeye, yaşadıkları yerde
daha fazla söz sahibi olmaya başlarlar. Dinsel anlayış, yerini pozitif
bilimlere bırakır. Katolik Kilisesi, Protestanlığın yayılmasına mani olmaya
çalışır ama muvaffak olamaz. 1542'de Roma Engizisyonu kurulur.
Fransa Nantes Fermanı 1685'de geri alır. 1715'te Protestanlık Fransa'da
yasaklanır; bunun sonucunda 250.000 Huguenot (Protestan Fransızlar) Amerika ve
Hollanda gibi Protestan ülkelere göç etmek zorunda kalırlar. Hollanda'da
Protestan Geuzenler,
İspanyol egemenliğine karşı ayaklanırlar. 1545-1563 yılları arasında
toplanan Trento Konsili Protestanlığı şiddetle
eleştirerek dine aykırı ilan eder. Bu arada reform hareketlerini yetersiz
bulan Püriten ve Anabaptist gibi
çeşitli gruplar çıkar; bunlar, diğer Protestan gruplar tarafından taciz
edilirler. Bazı Protestanlar çareyi Kuzey Amerika'ya göç ederek orada yeni
koloniler kurmakta bulurlar.
Dönemin Kısa Bir Eleştirisi
Reformcular, bağımsız felsefi değere sahip değildirler.
Luther, şahsen en çok Augustinus’a ve pratik mistiklere eğilimlidir.
Başlangıçta Aritoteles’e “Papacıların Kalesi” (Wehr der Papisten) diye karşı
koydu, fakat daha sonra aklı, şeytanın yaltağı olarak ilan etti. Ona göre bütün
felsefeden çok, dini deneyimin “iman”ın önemi vardır ve aslında Allah’ın
dünyadaki eserleri buna hizmet içindir.”[3]
Luther ve Calvin, St. Augustinus’a geri dönerler; din
anlayışları, kilise iktidarını azaltacak niteliktedir. Protestan din adamları
(en azından başlangıçta) Katolik din bilginleri kadar bağnazdırlar, ama
iktidarlarının daha az olması nedeniyle zararları daha az dokundu.”[4]
Comenius’un Felsefi Anlayışı / Dünya Görüşü Nedir?
Pansofizm olarak isimlendirilen Comenius’un eğitim felsefesi içinde
uluslararası eğitime yönelik köklü yaklaşımlar içermektedir. Comenius bütün
bilgilerin Tanrı’dan geldiğine, insanların birbirlerini ve en sonunda da
Tanrı’yı evrensel bilgi (universal knowledge) aracılığıyla
bilebileceklerine inanır. Kendi kilisesinin üyelerine ve Avrupa’nın diğer
insanlarına karşı uygulanan dinî ve ulusal saldırganlıkların ve şiddetin
cehaletten kaynaklandığını ileri sürer. Bilmeme veya yanlış doktrinlerle kafaların
yıkanması sonucu, düşmanlık, dışlama ve hoşgörüsüzlük; bunların sonucu olarak
da savaşlar yaşanır. Comenius’un mümkün olduğuna inandığı tam bilgi (complete
knowledge) cehaleti ortadan kaldıracak, insanları birbirlerine yaklaştıracak,
insan hayatına saygı duyulmasını mümkün kılacak ve nihayetinde insanları
Tanrı’ya ulaştıracaktır.
Tüm Hıristiyanların birleşmesi ve kaynaşması (ecumenical)
idealine sahip bir eğitimci olan Comenius, mezhep savaşlarının ve nasyonalist
bağnazcılığın egemen olduğu bir dönemde yaşar. 17. y.y.daki okulların pek çoğu
dinî kesimler ve/veya kiliseler tarafından kontrol edilir. Bunlar, diğer
inançları dışlayarak kendi doktrinlerini öğrencilere empoze ederler. Bu
anlayışın tam tersine Comenius, değerlere dayalı bir din eğitiminin mümkün olduğunu
savunur. Dünyadaki bütün insanlarca paylaşılan ortak ihtiyaçlar ve umutlar
temel alınarak birlik sağlanabilir; tabii ki tüm özel inanç ve uygulamalara
saygı temelinde. Çağının ilerisinde düşünen Comenius bir Dünya Kiliseler
Asamblesi toplanması ve bu asamblenin Hıristiyan âlemini tek bir birlik olarak
bir araya getirmek üzere çalışmalar başlatmasını teklif eder. Bu çalışmalardan
en önemlisi ise taraflar arasında sürekli diyaloğun sürdürülmesi olacaktı.
Comenius, bir uluslararası eğitimci veya barış eğitimcisi olarak, içinde
sürekli barış oluşturma ve barışı sürdürme kurumlarını barındıran dünya çapında
yeni bir sosyal düzenin oluşturulabileceğine inanır. Bu yeni sosyal düzenin
kültürel bağlamını oluşturmak için kilise ve devlet liderlerinin, kontrollerinde
bulunan okulları doktrinlerle insanların kafalarını yıkayan yerler olmaktan
çıkarıp insanların zihinlerini ve yüreklerini diğer insanlara açan ve insanın
aydınlanmasını mümkün kılan kurumlar hâline dönüştürmeleri gerektiğini düşünür.
[5]
Comenius eğitimcilerin
çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamamaları gerektiğini ve
çocukların insan ve kişilik haklarına saygı göstermeleri gerektiğini ifade
eder. Öğretmenleri, çocukların öğrenirken tüm duygularını aktif olarak
kullanabilecekleri öğretim yöntemleri geliştirmeye teşvik eder. Aydınlanma ve
gerçek anlamda öğrenme yerlerine dönüştürülmüş okullar birlik ve barışı
sağlayabilir ve oluşturulacak bu birlik ile insanlar birbirlerine saygı
duyarak yaşayabilirler.
Comenius’un eğitim ile ilgili görüşleri ve idealleri Avrupa ve
Amerika’da çok sevilmesine, kabul edilmesine ve ün kazanmasına rağmen,
okulların Hıristiyan âleminin bütünlüğünü sağlama amaçlarına yönelik yerler
olması şeklindeki ideali/vizyonu yaşadığı dönemlerde ve ölümünü takip eden yüz
yıllarda da gerçekleşmemiştir.
Comenius'un
Eğitimle İlgili Düşünceleri Nelerdir?
01. Comenius'a göre bütün insanlar, eğitim hakkına
sahiptirler.
02. Eğitim, demokratik bir ortamda yapılmalıdır.
03. Bütün çocuklar, sosyo-ekonomik koşullar, cinsiyet
gözetilmeksizin eğitim almalıdırlar; yaşadıkları ülkeyi, uygarlığı anlamanın
araçlarına sahip olma hakkına sahiptirler.
04. Doğa bilimlerine ağırlık verilmelidir; doğayı anlamanın
önemine inandığı için doğa / fen / temel bilimlere ağırlık verilmesi
gerekir.
05. Her birey, zeka seviyesi göz önünde bulundurularak
belirlenen eğitim anlayışına göre eğitim almalıdır.
06. Öğrenme ya da eğitim, duyu organlarına da hitap edilerek
gerçekleştirilmelidir.
07. Eğitim uluslararası olmalıdır.
08. Dünya barışı din savaşlarının sona ermesiyle
sağlanabilir; bu da eğitimle olanaklıdır.
09. Eğitim, yaşam boyu olmalıdır.
10. Öğrenciler, öğrenme sürecinde eğiticiler
tarafından teşvik edilmelidir.[6]
Sonuç
Eylem adamı olmanın yanında kuramsal olarak
da eğitim, barış, birlikte yaşama, uluslararasılaşmak… kavramları üzerine
düşünen Comenius, filozof, eğitimci, teolog, yazar… sıfatlarını layıkıyla
taşıyan tarihsel bir öznedir. Eğitim ile ilgili düşüncelerini makro anlamda
hayata geçirmenin araçlarını göz önünde bulundurup gerekli bağlantıları,
zihnindeki eğitim düşüncesini ya da idesini olanakların, reel-politiğin izin
verdiği ölçüde hayata geçirebilmiş teorisyen bir eylem adamıdır.
Barışı sürdürmenin ve savaşsız yaşamanın en
etkili yolu ise eğitim alanındaki işbirlikleridir. Eğitimin her alanında
gerçekleştirilen ortaklıklar Avrupa’ya daha fazla barış ve güven getirecektir.
İnsanların birbirlerini tanıdığı, anladığı, sevdiği, kabul ettiği,
kişiliklerine ve kimliklerine saygı duyduğu bir Avrupa yaşamaya devam
edecektir. Bu anlamda en büyük katkı -Avrupamerkezci bakışa göre tabii ki-
Erasmus ve Comeninus'tur.
21. yüzyılda insanoğlunun karşı karşıya
kalacağı problemlerin büyük bir kısmı uluslararası nitelikte olacaktır.
Uluslararası boyutta bir eğitim almayan bireylerin bu problemleri çözmesi mümkün
olamaz.
Comenius’un Kitapları
Dünya Labirenti (The Labyrinth of the World),
Yüreğin Cenneti (The Paradise of the Heart),
Büyük Öğreti (The Great Didactic)
Resimlerde Görünen Dünya (Visible World in Pictures)
Büyük Eğitimciler – 3
(Comenius) Anahtar Kelimeler Nedir?
Rönesans, mezhep savaşları (otuz yıl savaşları),
protestanlık, Kuzey aydınlanması, Erasmus
Kaynakça
* Cevizci, A. Felsefe
Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2005
* Comenius, Didactica Magna, (The Great Didactic / Büyük Öğreti) (1628–1632)
* Çotuksöken, B. - Babür, S. Ortaçağda Felsefe, Kabalcı, İstanbul,
2000
* Gökberk, M. Felsefe Tarihi,
Remzi Kitabevi, İstanbul, 2008
* Höffe, O. Felsefenin Kısa Tarihi,
İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2008
* Russel, B. Batı Felsefesi Tarihi 3. Cilt, Çev. E. Erençay, İlya Yayınevi,
İzmir, 2001
* Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi, Küreselleşme Sürecinde Eğitim Sorunlarının
Felsefi Boyutları, Eğitim-Bir-Sen, Ankara, 2009, http://www.egitimbirsen.org.tr/dokuman/bildiriler.pdf
* Vorlander, K.
Felsefe Tarihi, Çev. M. İzzet – O. Saadeddin, İz Yayıncılık, İstanbul, 2008
[2] Cevizci,
A. Felsefe Sözlüğü, Paradigma
Yayınları, İstanbul, 2005, Hobbes
[3]
Vorlander, K. Felsefe Tarihi, Çev. M. İzzet – O. Saadeddin, İz Yayıncılık,
İstanbul, 2008, s. 331
[4] Russel, B. Batı
Felsefesi Tarihi 3. Cilt, Çev. E. Erençay, İlya Yayınevi, İzmir, 2001, s.50
[5] ŞAHİN, A. Avrupa ve Dünya Eğitim Felsefesinde Erasmus ve
Comenius’un Eğitim Yaklaşımları ve Uluslar arası Eğitime Katkıları, EĞİTİM, Bilim ve Aklın Aydınlığında
Eğitim Dergisi, 2005, Sayı: 59
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder