'Konu
Eksiği' Üzerine
Grekçe
filozof anlamına gelen philosopher, bilgeliği seven, bilgeliği
arayan anlamına gelir; insan, asla bilge değil; olsa olsa onu
arayan olabilir; çünkü insan, Nasıralı
İsa'nın da
dediği gibi günahkâr bir varlıktır. Maria Magdelena'nın
taşlanarak recm cezasına çarptırılacağı esnada İsa gelir ve
"ilk taşı aranızdaki günahkâr atsın” der. Haliyle, orada
toplanmış hiç bir insan eline taşı alamaz: Şairin dediği gibi
"Hiçbirimiz masum değiliz."
Tamlık?
Nede tamlık? İnsan olarak tamlık nedir? Biz, biyolojik bir varlık
olarak; ahlaksal, toplumsal bir özne olarak "tam" değiliz.
Çünkü Herakleitos üstadın çok yalın dile getirdiği gibi hiç
bir şey bitmiş değildir; her şey olmaktadır; var olan her oluş
halindedir; bu nedenle de tamlıktan söz edilemez. Tam olmak olarak
bakıldığında insana, o, hep yarım, eksik görecektir kendini;
ortaya eksik, olmamış, kendine yabancı, kendiyle barışık
olmayan, eksik olma halini yaşayan biri olarak nefes alarak kendini
değersiz algılama eğiliminde olacaktır.
Öğrencilerin,
velilerin ve kuşkusuz öğretmenlerin artık diline pelesenk olmuş
bir kavramı burada felsefeleştirerek tartışma konusu yapmayı
amaçlayan bu mütevazı yazının konusu, "konu eksiği"
kavramıdır. "Eksik", tamlığı kategorik olarak
gerektiren bir kavram: bir yerde eksiklikten söz edildiğinde
zihinde apriori olarak tamlık kavramı da vardır. O
halde nedir bu tam ve tamlık? Neyin tamlığı? Nerede tamlık? Nede
tamlık? Bu soruları çoğaltmak olanaklı ama burada "konu
eksiği" kavramı ile ne kast edildiği kısaca şu şekilde
dile getirebilir: öğrenciler, herhangi bir konuyu tam
öğrenemedilerse o konuyla ilgili eksik olduklarını ve/veya
öğretmenleri ve/veya velileri, öğrencinin o konudaki 'yetersiz
başarı'sını gerekçelendirmek, açıklamak amacıyla öğrencinin
o konudan eksik olduğunu dile getirmek amacıyla "konu eksiği"
kavramını kullanmaktalar.
Bir
öğrencinin, herhangi bir konuda yüzde yüz başarı
gösterememesinin açıklaması olarak konu eksiğini gösteren bir
bakış açısının dayandığı iki varsayım / hipotez olabilir;
bunlar:
"Herkes
her şeyi aynı oranda öğrenebilir."
"Herkes,
her konuyu tam olarak öğrenebilir."
"Konu
eksiği" kavramını kulanlar, farkında olarak ya da olmayarak
düşüncelerini, yukarıda anılan iki hipoteze dayandırmaktalar;
bu iki hipoteze doğruluk ve her durumda geçerlilik atfederek akıl
yürütmekteler. Bu yazının konusu, konu eksiği kavramını ele
alarak bu kavramı kullananların düşünmelerine kaynaklık eden ya
da düşüncelerinin temelinde olan ilkelere, hipotezlere bakmak;
bunların mutlak olup olmadıklarının kritiğini yapmak.
Descartes,
o meşhur Yöntem Üzerine Konuşma (la discurs de la methot) adlı
kitabında: "Dünyada en adilane dağıtılan sağduyudur; çünkü
herkes, ondan yeterince nesiplendiğini düşünür." demiştir.
Şimdi, sokakta dolaşıp sıradan bir insan gibi sıradan bir insana
gidip bu iki hipotez hakkındaki düşünceleri sorulduğunda size
güleceklerini görürsünüz. Oysa "konu eksiği"
kavramını kullananların, düşüncelerinin dayandığı
hipotezlerin ayırdında olmaksızın bu kavramı kullandıklarına
tanık oluruz. Burada, sorun, konu eksiği kavramını kullanmakta
değil elbette; sorun, velilerin ve öğretmenlerin öğrencilerini
bu ilkelere göre algılamaları ve öğrencileri bu 'ölçü'ye göre
tartmaları; haliyle öğrenci de henüz kişilik yaşı ve benlik
bilinci yeterince gelişmediğinden ötürü algılandıkları gibi
kendilerini algılamak eğiliminde olduklarından ortaya, kendini
eksik, yetersiz hisseden öğrenciler / özneler çıkmakta.
Kendini
her konuda eksik hisseden insanların olduğu bir Türkiye
yaratmaktayız. Her özne eksiktir, buradaki eksiklik tamlık
olanaklıykenki eksikliktir; değilse, eskilerin tabirleriyle, "Dört
dörtlük insan yoktur.", "Beşerdir şaşar."
deyimlerindeki "insan" kavramı ile aynı değildir. Bu
bakışın altında başka bir insan imgesi yatmaktadır; yeni bir
insan üretiyoruz ve bu insan tarihsel, antropolojik köklerinden
kürtaj edilerek üretilen bir insan. Bu mütevazı yazının dikkat
çekmeyi amaçladığı nokta, bir bakıma üretilen yeni insan
imgesine işaret etmektir de.
V. Metin Bayrak
Eylül 2008
Bakırköy / İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder