“Galat-ı Meşhur Fasih-i Mehcurdan Evlâdır.”*
Küresel
ısınma olgusu kim ne derse desin artık bir tür “çelikjant”tır; aslında
çelikjant olarak adlandırılan jant, çelik değil alüminyum alaşımlıdır ama dile
çelik olarak yerleşmiş. Dilde ve zihinde kavram olarak çeliktir. Keza yerküre,
ısınan bir küre, küre ya da bir gezegen olarak dünya, ne zaman akla gelse o,
sürekli ısınan ve içindekilerle birlikte hızla sona yaklaşan acı çeken bir
bilinçli varlık! Karşısav olarak kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın,
kavram olarak o, ısınan üstelik insan türü tarafından ısıtılan bir küredir. Çok
karamsar bir bakış mı? Yoksa malum-u ilam mı?
Hafta
sonu çocuklu bir çifti ziyarete gittim; 7 yaşında ilköğretim 2. sınıfa giden
kızına babası: "bak ne kadar az su kullandım ve küresel ısınmaya ne kadar
az etkim oldu" tümcesini kurunca kendi kendime “bunun anlamı ne?” dedim.
Sanki sözleşmişçesine bugün, lise son sınıftaki bir öğrencim: "hocam, ben
iyice paranoyak oldum, küresel ısınmaya neden olurum korkusu ile doya doya su
içemiyorum. İleride su bulunmayacakmış, her yer kuruyacakmış, ayrıca suyun
altına girip rahat rahat banyo yapamaz oldum." dedi.
Sürekli
erteleriz yapılacakları ama bu sorun üzerine yazmanın ötelenecek yanı kalmamış,
belki de 'işlem' bitmiş. Nedir küresel ısınma? Yerküre yaklaşık 5 milyar yaşında,
son 3-5 senede mi peydah oldu bu olgu? Neden ilkokul öğrencilerine varıncaya değin
hedef skalası geniş tutuluyor ve kitlelere bu olgu 'iş'leniyor?
Psikolojide
"öğrenilmiş paranoya" adı verilen bir psikoz var; bu, her ne kadar kişi
psikotik olmasa da ideolojik olarak sürekli bilinç ve bilinçaltına yönelik
propagandaya maruz bırakılarak öğrenilmiş adı verilen "durum"u yaşayabilir.
Bu denli suçlayıcı ağırlıkta mesaj bombardımanın anlamı nedir? Her bir öznenin
kendini küresel ısınmanın müsebbibi olarak görmesi. Bu süreç, insanı, bir özne
olarak doğayı dönüştürme gücüne sahip görse de aslında, edilgenleştirip şimdiye
dek kullandığı araçların ne denli işlevsiz olduğunu bilinçaltına işliyor. İnsanın
kendini ve ürettiği uygarlığı değersizleştiriyor. Bu ‘çalışma’, bütün uygarlığa
"işe yaramaz" ve “yok edici” demektir. Bu işe yaramazlık, insanı,
Marks’ın anladığı anlamdan farklı türde bir yabancılaşmanın içine itiyor; çağın
bütün ideolojik araçları kullanılarak insanın içine atıldığı bu değersizlik,
suçluluk duyguları, olguyu tanımlanmanın güçlüğünden ve insanı evirilteceği yerin
belirsizliğinden doğan kaygıdan ötürü uygarlığın birincil öznesini mecalsiz bir
eylemsizliğe sevk ediyor.
Amaçlanan
nedir? İnsanın, kendini sorumlu tutması mı? Isınmanın müsebbibi 8-10 yaşlarındaki
çocuklar olunca, şirketler kendilerini aklanmış olarak mı düşünüyorlar acaba?
Buradaki süreç, kanımca farklı işliyor; nasıl mı? Tek tek insanlar ise
ısınmanın nedeni, o halde biz sorumluyuz; çokuluslu şirketler değil. Yoksa yeni
bir cennetten kovulma mitosu mu ‘yazılıyor?’ Dünya cennetti, küresel ısınma ile
cehenneme dönüşüyor ve her birimiz birer ‘İsa’ olarak kendi bedenlerimizle değil,
istenilen, tarif edilen şekilde tüketirsek arınmış olacağız. Tarif edilen şekilde
tüketmek veya yaşamak, arınmayı, ruhen kurtuluşu ve nihayet huzuru getirebilir
mi? Bu arınma, yaşanılan küresel çapta sorunların müsebbibi ilan edilen insanın
vicdanen sorumluluktan sıyrılması anlamında yorumlanabilir mi? Arınma ayinini,
”küresel ısınma yan etkisi” olmayan yeni ürünleri üreten ekonominin aktörleri
ve/veya araçları mı gerçekleştirecek? Peki ayin nerede yapılacak? Bütün dünya
bir ayin yerine mi dönüştürülmek isteniyor?
Yazıyı,
burada, uzun kavram analizlerine dalarak kuramsal tatsızlığa yedirmek değil
niyetim. Kaygım, küresel ısınma olgusunun pratik yaşam içine bu denli
'yedirilmesi'nin yol açacağı öğrenilmiş paranoyaya ve bunun sonucu oluşan
suçluluk psikozunun uzun erimde insan türü için ne anlamlar ifade edebileceğine
dair çeşitli çağrışımlara vesile olmak.
Bir
korku imparatorluğu mu yaratılmaya çalışılıyor? Ya da dünyanın yeni efendisi
korku imparatorluğu mu? Korkularımız da tanımlanıp birer ihtiyaç nesnesine mi
dönüştürülmek isteniyor? Ne düşüneceğimiz, nasıl besleneceğimiz, ilişkileri
nasıl yaşayacağımızdan sonra 'en' mahrem noktaya geldik; belki de bize ait son
alana: Korkularımız. Korkuları da bir insanlar! Ne korkutucu! Korkuları da bir
insanların derinlikten ve farklılıktan yoksun sığlığının çoraklaştırdığı bir
ortamın güdümle(n)meye ne kadar açık olduğu görülemiyor mu?
*
Herkesçe benimsenmiş dil yanlışı, kullanılmaz olmuş doğrudan iyidir.
V.
Metin Bayrak
Beylükdüzü,
İstanbul, 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder