Toplu
Arınma Ayini Üzerine
Özgecan’ın katili,
bardağı taşıran bir damlaymışçasına toplumsal infiale neden oldu tıpkı
Gezi’deki ‘birkaç ağaç’ gibi.
Bu yazılama, birbirine
zamansal anlamda yakın ve farklı toplumsal katmanların öznelerine “aynı”
kategori altında toplanabilen “tepki”yi irdelemek amacıyla klavyeye alınmıştır.
Bu yazılama, birbirine
zamansal anlamda yakın ve farklı toplumsal katmanların öznelerine “aynı”
kategori altında toplanabilen “tepki”yi irdelemek amacıyla klavyeye alınmıştır.
Yazılamada ele alınacak
örnekler:
a. Ankara katliamanı
gerçekleştiren TAK üyesi olduğu iddia edilen “canlı bomba”nın Van’daki ailesine
taziyeye giden HDP’li vekile yönelik tutum/lar
b. Çağlayan baskınında
öldürülen DHKP-C’li eylemcinin defninde yaşananlar
c. Özgecan’ı öldüren A. Suphi
Altıntop’un tartışmalı biçimde öldürülmesi ve cenazesinin defin tartışmaları ve
yaşananlar
Kadim Grek ve Roma
geleneklerinden gelip İslam’la harmanlanan Anadolu kültüründeki ölülerin
defini, ölüye, ölünün ruhuna duyulan saygıdandır. Sophokles’in Antigone adlı
tragedyası, Antigone’nin, kerdeşinin ruhunun Hades’e gitmesi için yasağa
rağmen, üstelik öldürüleceğini bile bile gömmeye çalışması, İslam öncesi
dönemde de ölünün toprağa gömülmesinin çok önemsendiğinin işaretidir ve kadim
Türk kültüründe de oldukça önemli bir yeri vardır.
Türkiye tarihi boyunca
yaşanan ilk defin sorunu, hiç şüphesiz yukarıda anılanlar değildir.[1] Ne
yazık ki son da olmamıştır.[2]
Daha büyük toplumsal infiallere, kamplaşmalar yaratan tartışmalara yol açan
örnekler (de) yaşanmıştır. Henüz soğumamış bir örneği hatırlayarak devam
edelim: 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin ardından başlayan süreçte IŞİD ile
savaşta ölen Türkiye orijinli YPG’li gerillaların yaz sıcağında Habur sınır
kapısında günlerce bekletilen cenazeleri de göz önünde bulundurulmalı ki resmi
iradenin ve buna kayıtsız kalan Türkiyelilerin kısmi azamisinin ölüm yahut
kendilerinden olmayanların cenazeleri söz konusu olduğunda takındıkları tutum
daha net anlaşılabilsin.
Şimdi, tarihte
yaşananları ihmal ederek yukarıda anılan üç örneği analiz etmeye çalışalım:
a. TAK üyesi canlı bomba
için kurulan taziye çadırı
Olayla ilgili gerekli
incelemenin ardından cenazeden arda kalanlar aileye teslim edilir. Memleketi
Van’da kurulan taziye çadırında aile, taziyeleri kabul eder. Kürdistan
yöresinde taziye, Türkiye’nin diğer yörelerinden farklı sosyal içeriklere ve
kodlara sahiptir. Yöreye gidenler bilirler, taziye yeri, halka açıktır ve
göreli bir süre mevtanın yakınları taziyeleri kabul ederler. Bu sosyo-kültürel
bilgiden yoksun olanlar ya da bu bilgiyi ihmal edenler HDP’li vekili, taziye
ziyareti nedeniyle neredeyse linç ettiler. Bir taziyeye gidip savaşın mağduru
(da) olan çocuğu/nu kaybeden bir annenin acısını paylaşmak ne zamandan beri
linç edilmeyi gerektiriyor?
Savaşkanlığımız,
kandarlığımız, devlet ağzıyla konuşmamız, bilinçlerimize değin nüfuz ederek em
temel sosyal değerlerimizden biri olan ölüye saygı ve acıyı paylaşmamıza –bir
annenin acısını bile- mani olmakta. HDP’li vekilin taziye ziyareti, hiç
şüphesiz politik içerimlere sahip ve çok konuşuldu, tartışıldı ve şimdi de
dokunulmazlığı kaldırılarak ‘teröre destek’ten içeri atılmak istenecek.
Bu yazılama, davranışın
politik yanlarını ihmal ederek bakmıyor; bilakis bir siyasetçi, kamuya mal
olmuş kişiler, savaşın, şiddetin neresinde, hangi tarafında olursa olsun
mağdurun mağduriyetini, acısını paylaşmak sorumluluğundadır. Van vakilinin ana
sorumluluklarından bir de bölgede süren savaşın sona erdirilmesi için çalışmak
olsa gerek.
Ne yazık ki çoğunluk
zulmünden ve/veya kitlesel faşizmden kaçamayıp –çünkü onlar da edilebilir/di,
hedef gösterilebilir/di- ‘diplomatik’ tutum takınarak Türkiyeli çoğunluğa
sevimli görünmeye çalışan başta eşbaşkanları olmak üzere HDP yönetimi de taziye
ziyaretini kınamak gafletinde bulunarak çoğunluk baskısına teslim olup genel
‘kavrayış’ın içinde erimiştir.
b. Çağlayan Adliyesi
örneği
Öldürülen -ki polis
kurşunlarıyla öldürülmüştür, tıpkı diğer DHKP-C’li ve rehin alınan savcı gibi-
iki eylemciden birinin cenazesi, memleketi Karadeniz’e götürülür lakin ‘yöre
halkı’, cenazenin ‘terörist’ cenazesi olması nedeniyle defnine mani olur. Bir
dizi tartışmanın ardından aile defnedebilir ve sorun çözülür(?)
Bu örnekte “olay içinde
olay” söz konusu; şöyle ki: ‘terörist’in defin işlemlerinde gerçekleşen
olaylar, “olay”ın yani Berkin Elvan’ın kolluk kuvvetlerince öldürülmesinin
önüne geçer; bütün olup bitenleri geri plana iterek unutulmasına neden olur
tıpkı TAK üyesinin eyleminin ‘nedeni’nin tartışmalarda söz konusu olmaması
gibi.
c. Özgecen’ın katili A.
Suphi Altıntop örneği
A. Suphi Altıntop,
faili olduğu “suç” bakımından şüphesiz diğerleriyle mukayese edilebilir lakin
bu konudaki tartışma/lar yazılamanın kapsamı dışındadır. Bu örnekte de
‘kamu’nun takındığı tavır ya da geliştirdiği tutum ortaktır; yani reddetmek.
Annenin, ki babası nekrofobi (ölü/m korkusu) ‘nedeni’ ile olaya yani defin
işlemlerine dahil olmak istememiş; nasıl tek başına doğurdu ise yine tek başına
gömmeye mahkum olmuştur; bu topraklarda hem doğa hem de toplum, yalnız bırakır kadınları,
güçlü olmak zorundadır kadınlar, güçlendikçe de nefret edilirler. A. Suphi
Altıntop örneği, aynı zamanda bir kadına, bir anneye yönelik zulümdür de.
Hukuk nezdinde, ilkesel
olarak herkes eşit olduğu için defnedilme hakkı vardır. Son zamanlarda “moda”
olduğu üzere hukuk yani pozitif seküler hukuk yanında İslam şeriatı açısından
da konuyu değerlendirdiğimizde kim olursa olsun defin işlemi yapılır; kimin
cennete kimin cehenneme gideceğine yalnızca Yaradan karar verebilir.
Birini “suçlu” ve/veya “günahkâr”
ilan edip gömülmesine mani olmak, bir bakıma Allah’a şirk koşmaktır. Hülasa hem
hukuk hem de İslam hukuku (şeriat) açısından defnedilmeli/dir. Cenaze namazının
kılınıp kılınmaması, mevtanın itikadına bağlı olsa gerek. Aksi vasiyet
edilmemişse geleneklere uygun şekilde defnetmek, cemaate düşen sorumluluktur.
Hukuksal tasarruflar
bir yana oğlunu kaybeden bir annenin “Çöpe mi atayım?” sorusunu sorması, etik
açıdan toplumsal duruşumuzun nerede olduğunu göstermeye, sanırım, tek başına
yeter.
Her örneğin kısa bir
analizinin ardından sorunu ya da sorunları görünür kılmak –ya da saçmak- adına
çeşitli tezler ileri sürerek düşünmeye yol açıp patikalaştırmaya çalışarak bitirelim yazılamamızı:
ii. Şiddeti, linçi, tecavüzü, düşmanlığı besleyip büyüten kindar nefret söylemlerini dolaşıma sokup kutsanan ve yaşatılan “kitle kültürü”, olaylar vuku bulduğunda kişilere yönelen tepki/ler nedeniyle görünmezleşerek büyük resmi karartır.
iii. Kapalı ve baskı/lanan toplumu, Özgecan vakası özelinde bireysel tepkilerle “kapalılık”a (da) reaksiyon göster(mişt)ir.
iv. Politik esaret, kitle kültürünce onaylanmayan konularda tepki sansürü –ki, bu da bir tür otosansürdür- yaratır; bunun sonucunda toplumsal boyut kazanan olaylara yönelik tepkiler, sıklıkla amacından sapar ve kaynağını gölgede bırakır.
v. Lince dâhil olan özne ya da toplum, faille zımni özdeşliği nedeniyle kendini onaylamaz; bu nedenle de “olay”a yönelik reaksiyonu kendinedir; öfkesi bu nedenle (de) şiddetlidir ve yer yer linçe dönüşür; ‘kendi’ni öldürüp ‘arzusu’ndan kurtulmak ister.
vi. Siyasi, toplumsal ve zihni ya da entelektüel olarak kuşatılıp sıkıştırılan toplum, iktidarca meşru görülen bir vakayı araçsallaştırarak tepkisini atomize eder; ayını zamanda tepkisizliğini perdeleyerek vicdanını yıkar.
vii. Bir tür ‘arınma’ işlevi gören kitlesel linçe katılan özne, ‘toplu ayin’ ile ya da ‘toplu ayin’de arınarak “gündelik yaşam faşizmi”nin dişlilerinden birine dönüşür; bu tasarrufuyla ‘cemaat’e kabul edilir; irade teslimiyetiyle araçsallaşarak nesneleşir ve artık cellattır elinde taşıyla, kılıcıyla, twitiyle ve diğer sanal silahlarıyla.
V. Metin
Nisan 2016, Muğla
[1] Bakınız:
Yargıtay başkanı İmran Öktem’in cenazesinde yaşananlar: Erişim: 10 Ağustos
2016: http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=158131
[2] Bakınız:
15 Temmuz 2016 darbe girişimi kalkışmasına katıldığı iddia edilenlerin
cenazeleriyle ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanlığı’ndan yapılan resmi açıklama: Erişim: 10 Ağustos 2016: http://www.iha.com.tr/haber-diyanet-isleri-baskanligindan-darbecilerin-cenazesi-aciklamasi-574344/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder