bugün, farsça "yeni gün" anlamına gelen "nevruz" ya da bugünlerdeki haliyle "newroz. aslında yeni bir yılın başlancı... baharın gelmesiyle uyanan doğa, farklı ama yeni yüzünü göstermekte... yeni, umuttur. yeni, gelecektir. oysa, gelecek, çoktan ipotek altına alınmıştır burada. yerleşik iktidar, insanları umut iğdişi etmiştir. toplumsal histeri krizi yaşanmakta... kriz anında ne yeni yıl ne gelecek ne umut ne de bunların toplamı olan hayat kendini gösterebilmekte... hayatsız hayatlar yaşanmakta... bir başka deyişle de çalınmış hayatlar... peki kader midir bu? hiç şüphesiz hayır. yerleşik hastalıklı yapıyı kırmanın, aşmanın, yeniden geleceğe umutla bakmanın -eşyanın tabiatı gereği- sonsuz yolundan biri politize olmak. işte bu yazıda "politize olmak" deyimi, çeşitli kavramsal ayrımlara gidilerek içeriklendirilmeye çalışılarak hipotetik tezler ileri sürülmeye çalışılacaktır.
siyasetten o kadar uzaklaştırıldı ki ülkede yaşayanlar ve yaşayanlar... kamu yönetiminin belli bir uygulamasını protesto etmek için minibüsünü yakan minibüsçü esnafı "bu bir siyasi eylem değil, hak arama eylemidir."* diyebiliyor. bütün politik enerji, başta futbol olmak üzere çeşitli simgeler üzerinden akıtılıyor... şimdi konuyla ilgili bir başka bağlamda yazılmış "sınıfta günceli konuşmak" başlıklı yazıdan uzun bir alıntı okuyalım:
"Sınırlarımız 1980 ile öyle bir çizildi ki bütün enerji, neredeyse futbola akıtılmaya başlandı. Futbol, izin verilen bir konu(ydu); bunun dışında hele politik herhangi bir konu ya da sorunsa hemen marjinalize edilird/siniz. Salazar’ın 3F formulü (Fado, Fiesta, Futbol), Türkiye’de arabesk-fantezi-pop müzik, futbol ve din şeklinde tezahür eder. Devlet, topluma bizzat kimlik biçer; bu kimlik: Türk - Sünni İslam sentezidir. Siyasetin alanı iktidarca tanımlanıp sınırlandırılır. Gündem, iktidarca çizilen sınırların içindeki konulardır. Siyaset, hayatın dışına itilir. Devlet, "Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek." dediği iddia edilen tek parti döneminin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’da dile gelen ‘hakikat’ ile hareket eder. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler, kulüpler ya da kısa bir anlatımla toplumsal, siyasal alan oluşturabilecek her türlü “alan” kapatılır. Toplumsal - siyasal alanın “gaz sıkışması” üretilen müzik, futbol ve cemaatleşme, klikleşme ile alınmaya çalışılır. Kamplaşma alanları bellidir. Kamp(ınız), duruşunuzu, terminolojinizi, bilincinizi, davranışlarınızı köklü biçimde belirler. Fakat bunun geriden gelen ama mutlaka gelen kaçınılamaz bir maliyeti vardır: özgürlük. Özgür olunmayan bir alanda kendini ifade edemez özne. Özgür olunmayan bir yerde sorumluluk da yoktur, yapılanlarda vicdan da gözetilmez. Hayatın tanımlılıklar içine sıkıştırıldığı, politikadan yalıtlandığı, kişilerin kendini ifade araçlarından yoksunlaştırıldığı bir ‘habitat’ içinde nefes alan öznelerin yaşadığı durum engellenmedir. İnsan, kişilik kazanıp bireyleşemez tanımlanan alanlarda. Bunun kaçınılmaz sonucu, saldırganlıktır. Toplumun patlamaya hazır bir bomba olduğunun farklı kesimlerce senelerdir dillendirilmesinin bir nedeni de bu olsa gerek."**
evet politize olmak, olup bitenleri kavramak, dünyaya dair belli bir bakış açısı oluşturmanın yolu, ona dair politik bir tavır oluşturmaktan (da) geçmekte... bu da dünya görüşüyle mümkündür. şüphesiz, bir dünya görüşü, çeşitli felsefelerden, ideolojilerden, dinlerden, hayat görüşlerinden hareket edilerek oluşturulur. bu nedenle konu soruna yaklaşırken çeşitli kavramsal ayrımlar yaparak seçik hale getirilebilir; ardından politize olmak kavramı içeriklendirilerek hayata dair tavır almanın yollarından biri olarak politize olmak temellendirilebilir. temellendirme, önce ideoloji, felsefe, dünya görüşü, hayat görüşü kavramlarını birbirinden ayırıp siyasi olmak nedir sorusuna cevap verilerek; ardından "reductio ad absurdum" yöntemi kullanılarak yapılacaktır.
felsefe: "belli türden bir sorun ya da soruya dair mantıksal bütünlüğü olan bilgi" olarak tanımlanan insan başarılarından biridir; konu soruna dair tarihsel süreçte filozoflarca farklı yanıtlar verilmiştir; bu nedenle felsefeden değil felsefelerden söz edilebilir.
ideoloji: dünyaya dair, belli türden bir kuramla mantıksal bütünlüğü olan geniş çerçeveye dayanan siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel ve sanatsal yaklaşım ya da bütüncü kavrayış.
dünya görüşü: dünyaya dair geliştirilen bakış açısı. dünyanın belli türden kavranışı, dünyaya dair alınan tavır.
hayat görüşü: hayata dair, hayatta kişinin kendini konumlandırdığı, ilişkilerini dayandırdığı normlar ve/veya bulunulan nokta ya da noktalar bütünü.
siyaset: kamusal alanı mevcut normlara göre işletme; değişen hayata cevap verecek nitelikte düzenlemeler geliştirme sanatı.
şimdi, konu kavramların hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak politik alana dair bir şey söylemektedir. bunlarsız bir hayatın olanağı yoksa, ki yoktur, "insanın, kaçınılmaz biçimde siyasi bir varlıktır ya da özne olduğu" ileri sürülebilir.... hayata dair entelektüel tavır, olmazsa olmaz bir koşul olarak karşımıza çıkmakta. eylemlilikse iki şekilde tezahür etmekte. pasif eylemlilik ve aktif eylemlilik. aktif biçimde politik alanda söz söylemese bile her özne siyaset(in) etkin ve/veya edilgen öznesidir; bu, oyuncular ve seyirciler alegorisiyle de anlatabilir. seyirciler, mücadeleye tanıklık ederler; psikolojik anlamda belli oyunculardan yana tavır alırlar... bu, eşyanın tabiatı gereği böyledir. başka türlüsü söz konusu olmaz. bu nedenle hayat, heidegger'den devşirdiğimiz ifadeyle "her özneyi politik alana fırlatmıştır."
tez:
"özne, politize olan özne, özneleşerek yaşadığı yeri habitatına dönüştürüp yurt sahibi olarak özgürleşir."
temellendirme:
politika, hayattır bir bakıma ve hayat, toplumsal özneler arasında ilişkilerdeki diyalektik ile nefes alır. diyalektiği besleyen özneler, haklar ve özgürlükler alanını genişleterek kamusal alanı çağcıllaştırabilir. kamusal alanın çağcıllaşıp özgürleşmesi ile öznenin özgürleşmesi ve yurda kavuşması eşzamanlı gerçekleşen olgulardır. özgür kişi, zihinsel anlamda nefes darlığı yaşamadan kendini uygun mecralarda ifade etme imkanı bulur. insan, özü gereği, dile ve bilince sahip bir varlıktır. bu nedenle toplumsal alan içinde ilişki ağları içinde bulunan her özne politiktir. tersi, bilinç yoksunluğudur; ki, bu, olanaklı değildir.
yangın var... türkiye'nin şiddet tarihinde, siyasetin dışına itilerek hayata katılımı engellenen insanlar, nefes darlığı çekmekte; bunun yolu, ciğerlere derin derin nefes almak; bu da ancak politize olmakla, hayata aktif bir politik özne olarak katılmakla mümkün. politik özne olmak, 19. y.y. ve sıklıkla 20. y.y.da olduğu gibi şiddet eylemlerinde bulunmak değil artık. direnişin pasif olanına dair ciddi bir kültüre sahip insan türü. şiddete içkin olmayan direnişleri, mücadele dillerini kullanmak, rafineleştirmek için eylemlilikler geliştirmek, yeni binyılla birlikte inşa süreci hızlanan yeni dünyanın çimentosunu insanileştirmekten öte canlılaştırabilir.
evet, politize olalım, başka türlüsü olmayan, bir anlamda kaçınılmaz olan kimliğimizin farkına varalım... sıkışan hayatın kapısını kelimenin birinci anlamıyla politize olarak aralayabileceğimizin bilinciyle nefes alalım artık birbirinden koparılamayan ve aralarındaki dikotominin sona erdiği toplumsal ve doğal alanda...
yeni yılı, baharın umuduyla karşılayalım... siyasal-toplumsal-doğal alanın mücadele alanı olduğunu bilerek... biz de birer özne olarak dokunalım o hayata... irademizin etkisinin farkında olarak dokunalım... bizim bilincimizle de şekillensin... tarihin ne bizimle başladığını ne de bizimle biteceğini düşünerek dokunalım... ve şüphesiz hayata güvenelim... şiddeti, savaşı dışlayarak, doğayı araçsallaştırmadan özenle dokunalım... şiddeti, ötekileştirmeyi, hiyerarşik ilişkileri yeniden üreten dili tekrarlamadan...
newroz piroz be!
v. metin bayrak
21 mart 2014' istanbul, fındıkzade
dipnotlar:
*http://www.radikal.com.tr/turkiye/erdoganin_mitingi_oncesi_alev_alev_protesto-1049256
**Öğretmenler Odası Dergisi'nin 10. sayısı için hazırlanmış "Sınıfta Günceli Konuşmak" başlıklı yazı: http://ogretmenlerodasi.org.tr/sayfa.php?id=149
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder