"Dürüst bir insanın niteliği, dünyanın en doğal şeyi olan ölümden korkmamızı ve kaderin bize bağışladığı en güzel şey olan yaşamdan nefret etmemizi isteyen dini küçümsemektir."
"Bilgelik, putları yıkmak değil, hiç yaratmamaktır."
La Follia*
U. Eco
"Ayinesi iştir insanın, lâfâ bakılmaz." sözünden mülhem "usta"yı en iyi yansıtacak birkaç sözünü alarak başlasın istedim yazılama.
Sanırım 90'lı yılların sonuydu. İstanbul Bienali için özel bir baskı yapan Radikal'de kendisiyle yapılan söyleşide "Cep telefonu kullanıyor musunuz?" sorusuna "Hayır!", "Neden?" diye sorulduğunda, "Çünkü çağcıl köleliktir bir tür. Her an, her yerde arayanın emrinde olmaktır." mealinde sözler dökülüvermiş gazetenin bienal özel sayısının/baskısının sayfasına. İlerleyen dönemde kullanıp kullanmadığını bilmiyorum lâkin ancak eleştirel bir zihnin görebileceği bir yanını gösteriyordu bizlere hayatımıza yeni yeni girmeye, hayatımızın merkezine oturmaya başlayan ya da daha güçlü bi ifadeyle çöreklenmeye başlayan aygıtla ilgili.

olamazdı da! Nitekim öyle de oldu: okuyamadım. İkincisinde, üçüncüsünde, dördüncüsünde de kuşatma süresi beş on sayfa daha fazla sürüyor ama kitap bir türlü teslim olmuyordu. Vuslât altıncıda hasıl oldu nihayet. Öyle bir dünya açılıverdi ki önümde içinde kayboldum.
Üzerinden yirmi yıldan fazla zaman geçmesine karşın bütün kitap ve kıvrımları, zihnimde ilk günkü gibi duruyor. Eco, örneğine sık rastlanmayan -hele günümüzdeki "uzmansevicilik" göz önünde bulundurulduğunda- ruhlardan biri/ydi.
Bir Kızılderili inanışına göre bir kişinin ölümü, fiziki ölümünün ardından hiç kimsenin onu anmadığı vakit yahut herhangi biri tarafından hatırlanmadığında gerçekleşirmiş. Bu açıdan bakıldığında Eco, asla ölmeyeceklerden. Henüz yaşarken "Dünya Mirası"na dönüşen bir öznedir.


Nihayet Gülün Adı'nı bitirebilmiştim. Metnin içindeyken hiç bitmesin istedim. Metin içinde metin vardı. Matruşka'dan ziyade fraktallara benzetilebilirdi. Şüphesiz kuramsal donanımı çok yüksek birinin elinden çıkmıştı ve o kişi, bir hocaydı. Hoca olmasından kaynaklanan 'arıza'lara neredeyse hiç rastlanmıyordu yani "göze parmak" yoktu. Evet metin, tek kelimeyle "açık"tı. Okur, metne katılabildiği ölçüde metin de kendi sonsuzluğunu açıyordu okur(un)a.
Dünya'nın 1/5'inin karalarla 4/5'ininse sularla kaplı olduğu anlatılırdı coğrafya derslerinde; biyolojideyse sualtı dünyasındaki canlı türünün yeryüzündekinin / yeryüzündekinden mislince fazla olduğu. Gülün Adı, sualtına dalan kişinin, gördüğü bu yeni âlem karşısındaki şaşkınlığına benzer bir etki yaratmıştı bende. Tek kelimeyle büyüleyiciydi. William, çömezi, rahipler, fonda akan yoksulluk, iktidar şatafatının ifşası olan yargılama ve süreci, teni kösnülleştiren dinsel 'kavrayış'lar, değişime direne(meye)n hayat, ak(a)mayan zaman vb.
Kitabın derinliğine, çokkatmanlılığına bir örnek verip Eco'nun bendeki izlerini sürmeye devam edelim. Gülün Adı'nda kafa yapıcı pek çok tarif vardır. İçmeyi ve esrikliği/ni çok seven biri olarak aktarlardan alınıp hazırlamak üzere pek çok tarifi not aldığımı hatırlıyorum. Serde naturalistlik var/dı ve bitkisel karışımlarla kafa yapıcı tarifleri kullanarak esrikleşecektim. Kuşaklarca denendiği için de zararlı oldukları söylenemezdi. Kitabı bunun için de sevmiştim. :)
Din, mezhep, tarikat vb. saçaklanmaların ontolojisini bilmeden epistemolojisinin yapılamayacağını bilen insanların günümüzde gittikçe artan din ve türevlerinin çatışmalarında yer almayacağı iddia edilebilir. Bu konuda çömeziyle ustasının arasında geçen konuşmalar Gülün Adı'ndaki pek çok mücevher sergileyen nişlerden yalnızca biri olarak düşünülebilir. Şiddet, terör vb. içeren dinî örgütlerin her eyleminde "Gerçek İslam/Müslüman..." diye başlayan cümleleri kuranlar okusalar/dı dünya, kesinlikle, bir başka dünya olur/du.

r, belki daha derinlerdi lâkin onun gölgesinde kalmaya mahkûmdular.
Asıl hayat, daha doğrusu iktidar, başkalarının zihinlerinin toplamıdır; bir başka deyişle iktidar, hayattır. Dünya okuru, Gülün Adı'nı alıp ortak kültürel mirasına çoktan dahil etmiştir. Mirasın/ın her öğesi, büyük birer çınardır; kimi zaman müellifini dahi gölgesinde bırakır; mesela Robinson Crusoe, D. Defoe'yu; Ayasofya İsidorus'u gölgesinde bırakmıştır. Lâkin yazarı ya da müellifi ile eseri yan yana yahut aynı bedende yükselenler vardır: Dostoyevski-Karamazov Kardeşler, V. Hugo-Sefiller, Tolstoy-Anna Karenina, Michelangelo-Davut, Ravel-Bolero vb. İşte Gülün Adı da dünya ortak kültürel mirasına müellifi Eco ile aynı bedende yükselmiştir; Eco, henüz hayattayken gerçekleşmiştir bu. Ve çoktan ailenin üyelerinden birine dönüşmüştür tıpkı Decameron, Dante, Cervantes, Shakespeare, Yunus Emre gibi.
Eco, daha çok Rönesans ya da 19. y.y.dan ziyade 18. y.y. Romantiklerine benzetilebilir. Ya da 21. y.y.'ın multi-disipliner yaklaşımları icra edenlerle birlikte düşünülebilir.

Eco, maziyi ele aldığı kadar bugünü de incelemiştir. Bunun en somut örneği, henüz 60'lı yıllarda yurdundaki popüler kültür üzerinden yola çıkarak olguyu analiz etme çabalarıdır. Akdeniz kuşağını, dünyanın geri kalanına göre daha fazla esir alan popüler kültür ve ona angaje olup kilitlenen kitleler, vasatların egemen olduğu bu ışıltılı dünyada kitlelerin aşağılık komplekslerini yenme araçlarından biridir. Bu nedenle "Her tüketim, kompleksi yenme pratiğidir." denebilir. Bu, bir tür kısırdöngü yaratır ama bu konu, yazılamanın sınırları dışındadır.
Her şeyi bir başka şeye benzeterek anlama , zihinsel bir alışkanlık olsa gerek. "Eco, kime benziyordu?" sorusunu bir yana bırakıp Eco'yu okumalı. Metinleri/ni keşfe çıkmalı. Hiçbir kuramın kuru olmadığını göz önünde bulundurarak daha doğrusu aktüel hayatın, tanımlanmış, teorize edilmiş ve edilmemiş kuramların toplamı ve kuramlar arası diyalektik olduğunu gözeterek kaybolmalı metinler/in katmanlarında.
Gülün ömrü az olurmuş ama Eco'yla gül de adı da artık ölümsüz.
Ölümsüz ruhlara selam!
V.Metin
22.02.2016, Ege
*https://www.youtube.com/watch?v=VHRdFILo_Yw
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder