9 Haziran 2013 Pazar

Taksim Gezi Park Resistance Speaks Out - Reasons & Demands

TAKSIM GEZI PARK
RESISTANCE SPEAKS OUT: REASONS & DEMANDS

This text is written as a result of the work aiming to identify the common reasons and demands that brought different people on the common ground to give a support to the Taksim Gezi Park Resistance. The aim of face to face methodology has been explained to the people from many different aspects that came together to resist on the common ground. People were asked to write down their personal reasons and demands for resistance. Later on, writings of these people were put together on several meetings that are open to the public. Among those, humiliating statements against any specific groups supporting the resistance were eliminated.

The text aims to reflect the whole picture of the resistance in general and does not reflect the opinions of any specific individuals or groups.

REASONS
* I resist against the ruling government’s initiatives upon privacy, such as, imposing a conservative morality, banning the morning after pills, restricting abortion, censorship, etc.
* I resist because the ruling government maintains discriminative policies by gender, race, language, sects, political and personal opinions, etc.
* I resist because I do not accept being ruled by the democracy idea solely based on majority.
* I resist because I am against sexist policy concepts.
* I resist because I am against “one man” cult.
* I resist because I am against totalitarism and its derived practices.
* I resist because I am green and the government does not pay attention to the reports regarding destruction of the environment and only looks at the nature to the extent it is converted to economical interests.
* I resist because the extension of neoliberal policies, such as, education, health and labor are controlled by the capital.
* I resist because I do not accept the brutal force used by the police against the people who practices their legitimate rights.
* I resist because I do not accept the government enacting the laws which serve his own supporters and passing many of these legislations as in one bag bill without discussing with the public.
* I resist because I care the rights of human, animals and the nature together with the historical and cultural heritage.
* I resist because I want to protest the police for turning this peaceful demonstrations into a war, the government for giving the relevant order accordingly and the media for reflecting the events exactly as the government wishes.
* I resist because I want this resistance to be known and remembered as a peaceful and united public movement.
* I resist because I do not accept growing censorship on art, freedom of speech and assembly.
* I resist because I stand up against the political abuse over some important symbols and/or names to insult people.
DEMANDS
* I demand the Prime Minister to resign.
* I demand the Project imposed on Gezi Park to be cancelled.
* I demand police terror to be stopped.
* I demand pluralism rather than rule of majority.
* I demand governance rather than “being ruled”.
* I demand an equalitarian political language instead of any kind of sexist and discriminative political language.
* I demand all public places to be open for democratic demonstrations without permission.
* I demand all the parties who intervened the resistance to be announced one by one transparently, put on a trial, have them resign and/or discharged.
* I demand the people to have a voice on the urban and environmental planning for the city that they live in.
* I demand all the data of the people who died, injured and taken into custody to be declared transparently. I demand the data of the people whose names have been taken into the records of the police because of the resistance to be erased. I demand the authorities to announce that these people will not be prosecuted.
* I demand any paramilitary reorganization, if planned, to be cancelled immediately.
* I demand structural regulations in order to free the media from the influence of the rulling government.
* I demand an establishment of an independent commision who will be in charge to investigate the personal assets/wealth of the people who have organic connections with the ruling government, and that all the results to be declared publicly in accordance with transparency and accountability. I demand all the identified undeserved/unlawful profit to be utilized for the public benefit.
* I demand that this resistance should be taken into account while the new constitution is being prepared, and this should be done urgently.
* I demand that election threshold should be repealled.
* I demand that peace process must not be stopped by justifying with the protests or other kind of reasons.

Taksim Resisters


Direniş Dile Geldi

TAKSİM GEZİ PARKI
DİRENİŞ DİLE GELDİ: NEDENLER & TALEPLER
Metin, Taksim Gezi Direnişi’ne destek için alana gelen birbirinden farklı insanları bir araya getirip direnmeye sevk eden ortak nedenleri ve talepleri tespit etmek amaçlayan çalışma sonucu kaleme alındı. Yöntem olarak direniş alanında birbirinden farklı görüşte insanlara yüz yüze çalışmanın amacı anlatıldı. Kişisel olarak direnme nedenleri ve taleplerini yazmaları istendi. Sonrasında herkese açık toplantılarda direnişçiler tarafından yazılanlar bir araya getirildi. Direnişe destek veren herhangi bir grubu dışlayıcı, rencide edici ifadelere yer verilmedi.

Metinle herhangi bir kişi ve/veya grubun görüşlerini yansıtmak değil direnişe ayna olmak amaçlanmıştır

NEDENLER
* Hükumetin özel alan üzerindeki tasarruf girişimlerine (ahlakçı anlayış, kürtaj, ertesi gün hapı, sansür vb.) karşı direniyorum.
* Hükumetin sürdürdüğü cinsiyet, ırk, din, dil, mezhep, dünya görüşü, hayat görüşü vb. her türlü ayrımcılığa karşı çıktığım için direniyorum.
* Çoğunlukçu yönetin anlayışına karşı çıktığım için direniyorum.
* Cinsiyetçi siyaset söylemine karşı çıktığım için direniyorum.
* Tek adam kültüne karşı çıktığım için direniyorum.
* Totalitarizme ve türevi uygulamalara karşı çıktığım için direniyorum.
* Hükumetin, doğayı hunharca katleden, çevreyle ilgili raporları dikkate almayıp doğanın tasarrufunu yalnızca ekonomik çıkarlara tahvil eden politikalarına karşı çıktığım için direniyorum.
* Neo-liberal politikaların uzantısı olarak eğitim, sağlık, ve çalışma hayatının sermaye tarafından kontrol edilmesine karşı çıktığım için direniyorum.
* Polisin, meşru hakkını kullanan insanlara karşı güç kullanımını kabul etmediğim için direniyorum.
* İktidarın, yasamada, yasal düzenlemelerde kendine yakın kesimlerin çıkarları için hareket etmesine ve pek çok yasayı kamuoyunda yeterince tartışmadan “torba yasa” olarak çıkarmasına karşı çıktığım için direniyorum.
* İnsan, hayvan, doğa haklarını; tarihsel ve kültürel mirasları önemsediğim için direniyorum.  
* İnsanların barışçıl eylemlerini savaşa çeviren polisten, ona emir veren hükumetten ve olayları iktidarın istediği gibi yansıtan medyaya hesap sormak için direniyorum.
* Direnişin öncelikle barışçıl ve bütünleştirici bir halk hareketi olarak kalması ve anılması için direniyorum.
* Sanatın, düşünce ve ifade özgürlüğünün giderek daha fazla sansüre uğramasına karşı çıktığım için direniyorum.
* İnsanlarda önemli sayılan birtakım simgeler ve/veya isimler üzerinden hakaret yoluyla siyasi istismar yapılmasına karşı çıktığım için direniyorum.


TALEPLER

* Başbakanın istifasını talep ediyorum.
* Gezi Parkı’na ilişkin diretilen projeden vazgeçilmesini talep ediyorum.
* Polis terörünün sona ermesini talep ediyorum.
* Çoğunlukçuluk yerine çoğulculuk talep ediyorum.
* Yönet(il)mek yerine yönetişim talep ediyorum.
* Cinsiyetçi ve her türden ayrımcı siyaset dili yerine eşitlikçi siyaset dili talep ediyorum.
* Bütün kamusal alanların demokratik gösterilere izinsiz olarak açılmasını talep ediyorum.
* Direnişe müdahale eden sorumluların şeffaflık prensibiyle tek tek açıklanmalarını ve yargılanmalarını, sorumluların istifasını ve/veya görevden el çektirilmesini talep ediyorum.
* Yaşadığımız kentle, çevreyle ilgili düzenlemelerde etkilenenlerin kararlarda söz sahibi olmasını talep ediyorum.
* Ölü, yaralı, gözaltı vb. bütün verilerin şeffaflık prensibiyle açıklanmasını, direniş nedeniyle kaydı tutulan bütün insanların kayıtlarının yine şeffaflık prensibiyle silinmesini ve herhangi bir kovuşturmaya uğramayacaklarının resmi makamlarca açıklanmasını talep ediyorum.
* Kurulacağı belirtilen paramiliter güçlerle ilgili düzenlemeler varsa ivedilikle iptal edilmesini talep ediyorum.
* Medyanın hukuksal anlamda iktidarın güdümünden çıkarılması için yapısal düzenlemelerin yapılmasını talep ediyorum.
* İktidar partileriyle, odaklarıyla organik bağı olanların yakınlarının mal varlıkları kurulacak bağımsız bir komisyonca incelemeye alınmasını ve şeffaflık, hesap verebilirlik prensibiyle kamuoyu ile paylaşılmasını; tespit edilen haksız kazançların kamu yararı için kullanılmasını talep ediyorum.
* Yeni anayasa yapılırken -ki ivedilikle yapılmalı- bu direnişe bakılmasını talep ediyorum.
* Seçim barajının kaldırılmasını talep ediyorum.
* Barış sürecinin, eylemler ya da herhangi bir şeyin gerekçe gösterilerek kesintiye uğramamasını talep ediyorum.

Taksim Direnişçileri
İstanbul'Haziran 2013 
https://twitter.com/TaksimResisters

güçlü değil mutlu bir dünya istiyorum

sevgili başbakan(ımız),

"başbakanımız"ı doğrudan yazamadım. çünkü beni 'azınlık' diye niteleyip kendi zulmünü perdelemek adına benim siz çoğunluğa zulüm ettiğimi ifade ediyorsunuz. ardından "ben bütün türkiye'ye hizmet ediyorum, milletin (nedense halk demeye diliniz bir türlü varmıyor.) başbakanıyım." diyorsunuz. o halde ben ve size direnen insanlar, ‘sizin milletiniz’den değil; bu ülkede yaşamıyorlar.

size ve politikalarınıza direnenlerden biri olarak direnme nedenimi, indirgeyerek ifade etmeye çalışırsam: demokrasiyi ve kurumlarını işletiş biçiminiz. peki ne mi talep ediyorum? yine indirgeyerek tek kelime ile ifade etmeye çalışayım: demokrasi. öyle ama'lı falan değil. etrafından dolanılan değil, doğrudan ta kendisini. bir araç değil amacın ta kendisi olarak demokrasiyi. yönetilmeyi değil yönetişimi talep ediyorum.

tarih, iktidar tarafından zehirlenen kitleler ve ona sahip olduğunu sananlarla doludur. lise düzeyinde tarih bilinci olanların dahi rahatça "haaaaa! evet!" diyebilecekleri çeşitli örnekler vardır. bunların başında perikles, sezar, hadrianus, kanuni sultan süleyman, xiv. luis gelmektedir.

ortak özellikleri, sahip olduklarını sandıkları güç tarafından esir alınmalarıdır. iktidar, en çok onu kullananı zehirler, onu esir alırmış. şimdi de siz sevgili recep tayyip erdoğan. evet siz, sahip olduğunuzu sandığınız ama aslında size sahip olan iktidar tarafından esir alınmış durumdasınız. neden mi? önünüzdeki "başbakan" sıfatını kaybettiğiniz an, bir emekli politikacı statüsünde ve/veya dede sıfatıyla başınızdan geçenleri anlatacaksınız çevrenizdekilere. hani "para iyi bir köle kötü bir efendidir." derler ya, işte iktidar da öyle. ona patronluk yapmaya çalışanlar, ilişkinin tersinden işlemesine hizmet ederler ve daha da esiri olurlar. iktidar, ilişkilerin ya da hayatın kendiliğinden yarattığı bir olgu olarak da tanımlanır. iktidar kaçınılmazdır. sorun, onun tasarrufundadır. hayat, onun nasıl tasarruf edildiğine göre biçimlenir. illüzyon, onu kullanan ve/veya iktidar tarafından kullanılan kişinin ona sahip olduğunu düşünmesidir.

türkçe'de "taç giyen baş uslanır." derler. makamın, onu kullanan kişiyi disipline soktuğunu anlatır bize. insanın gördükleri, sıfatları, yaşadıkları da birer “makam”dır. siz, her anlamda yaşam zenginliği olan bir insansınız. hayata, yalnızca makamlarınızdan en fani olanının yani başbakanlığınızın gözünden değil diğerlerinden de bakın. mesela bir dede olarak. mesela eylemcilerle yaklaşık aynı yaşta olan çocuklarınız babası olarak. mesela orta halli bir yurttaş, istanbul’da yaşayan sıradan biri olarak. işte o vakit gezi parkı’na gelip geleceğe dair umutla bakmanızı sağlayacak yeni bir maneviyat yaratan o gencecik kitleyi göreceksiniz.

inat ve ergenlik, biz yetişkinlerin lugatında maziye dair gülerek andığımız anılarımızda kalsa gerek. kararlılık, bir değer olarak telakki edilir ama tek başına değil. önemli olan kararlılık değil, “ne”de kararlı olduğudur insanın. bardağı taşırmak, daha da germek, olsa olsa hepimizin esiri olduğu o “erkek” kimliğinin daha da güçlenmesine neden olur. inanır mısınız, olayları tırmandıran söyleminizin aynısı, eylemcilerin içinde sayısı hiç de az olmayan kitle tarafından da kullanılmakta. olayların buraya gelmesinde, son üç yılda 600’den fazla kadınımızı ‘namus’ cinayetine kurban vermemize (de) neden olan söylem etkili fail! aslında ortak hedefimiz, bize hayatı zehir eden, daraltan bu söylem olmalı. bu erkek söylem(i), bilinçleri güçle, şiddetle zehirlemekte.

"gerçekler özgürleştirir.", "içtenlik yakınlaştırır." derler. bu sözleri iki nedenden dolayı andım. gerçek, topçu kışlası'nın 31 mart ayaklanması'nda önemli bir rol oynayan ve belli bir dünya görüşünü taşıyanlar için simge değeri olan yerin ihyası; rejime dair bir rövanş ya da öç olsa gerektir. herkesçe malum olan bu hakikati dillendirseniz içten olduğunuz görülecek. içtenlikle dile getir(il)enler tehdit olarak görülmez. oysa ‘demokrasi’ adına yaptıklarınız içten bulunmadığı için bugün pek çok insan meydanlarda. size, partinize değil demokrasi ve yönetim anlayışınıza karşı çıkmaktalar. şahsınızla ilgili bir derdim(iz) yok, olamaz da. ama yaşam(ız)a, şu anda kullan(ıl)dığınız iktidar ile doğrudan müdahale etmeye teşebbüs ettiğiniz an, işte orada durun! bu, ne etikle ne de çağcıl yönetim anlayışlarla bağdaşır. bağdaşmadığı için bütün dünyada meşru görülmemekte. siz ise katı tutumunuz nedeniyle olayları daha da germekle meşgulsünüz. amacınız iş savaş çıkarmak mı? kanla mı besleniyorsunuz? babalık, sosyal bir güdü, bir anne olarak eşinize sorun lütfen; evladın bir anne için ne demek olduğunu. kitleleri madem ki yönlendirmek gücüne sahipsiniz, neden toplumsal barış için kullanmıyorsunuz. neden gezi’deki direnişe destek vermeye çağırmıyorsunuz. iktidarın güçlü olmasının hem o ülke için hem de dünya için taşıdığı tehlikeleri görebilecek siyasi ve yaşam deneyimine sahip olduğunuzu düşünüyorum. madem ki provakatörlere dediniz “çapulcu” diye; madem ki çevrecileri sizinle ittifak yapmaya çağırdınız, o halde en somut talep olan gezi parkı’nın park olarak kalması talebine neden yanıt vermiyorsunuz.

mesele, artık ne gezi ne de birkaç ağaçtır. gezi, bir semboldür. toplumsal tepkinin sembolü. gezi’yi sembole dönüştüren politikalarınıza karşı çıkanlara ülkenin her tarafından destek verenler oldu. mimar, şehir plancısı, uzman... olmaya gerek yok. çıplak gözle bakılsa bile, yapılanın kente hizmet olmadığı anlaşılır. mazideki hali, yapılmak istenen plan ve şimdiki hali sırasıyla görsellerde yer almakta. hani mimar sinan “insaf ile bakın!” der ya; evet insaf ile bakalım sayın başbakan, inadınız ne için?

dün, bir işçi ile görüştüm, oğlu üniversite 2. sınıf öğrencisi ve on günü aşkındır alanda. sizin için şunu söyledi: “gençlere kulak vermek, bu kadar zor mu, ne bu inat?” aslında bir baba olarak konuşuyordu. oğlunun hiç politik olmadığını, karıncayı dahi incitmeyen, saygılı bir çocuk olduğunu ifade ediyor. lütfen görün artık; neyi mi? politikalarınızın “baby face” çocukları bile gaza karşı direnmeye sevk ettiğini.

gelin, inatlaşmayı bırakalım. ben, güçlü türkiye istemiyorum, huzur ve refah içinde yaşayan mutlu insanların yaşadığı bir ülke istiyorum. güç, ona sahip olan için de çevre için de bir tür frankenstein olarak barışa, huzura, feraha ve bunların sonucu olan mutluluğa tehdittir. iktidar, dipsiz bir kuyudur; besledikçe daha fazla beslenmek ister. “güçlü türkiye!” talebinin sonu yoktur. gelin, damarlarımıza her gün zerk edilen güç zehrini boşaltalım. büyük bir çıbana dönüşen bu söylemin içindeki irinin antibiyotiği diyalog. bakın, toplumun ateşini yükseltiyor bu çıban. irini atınca nasıl rahatlayacağız. siz, temsil ettiğiniz -sahip olduğunuz demiyorum, çünkü iktidar, özü gereği yalnızca temsil edilebilir- güç nedeniyle irini boşaltabilirsiniz. boşaltmadığınız taktirde yüksek ateşten rasyonalitemizi yitireceğiz hep birlikte.

aşkla, sevgiyle, dostlukla dokunalım hayata...

v. metin bayrak
09 haziran 2013'istanbul