kaza, hile-i şer'iyye ve sorumluluğun devri üzerine
uçakların bile düşmesine neden olan kuşlar, bu sefer yht'ye çarparak basına konu oldu. ankara - eskişehir arasında hizmet veren kısaca yht olarak adlandırılan yüksek hızlı tren, saatte 250 km. hıza erişebiliyor. 18 kasım 2013'te dha'nın servis ettiği haberde (http://gundem.milliyet.com.tr/kus-surusune-daldi/gundem/detay/1794197/default.htm), ankara - eskişehir arasını 1 saat 20 dakikada alan yht'nin ön tarafının, telef olan kuşların kanlarıyla boyandığı, trenin geldiği eskişehir garı'nda yolcularını indirdikten sonra bakıma alındığı bilgileri yer alıyor. ardından tcdd yetkililerinin, ilk zamanlarda daha fazla kuş sürüsüne çarptığını söyledikten sonra, bu yazının gerekçesini oluşturan şu sözleri dillendirdikleri ifade ediliyor: "bu, artık azalmaya başladı. çünkü kuşlar da yht'ye alıştı ve göç yollarını değiştirmeye başladılar. ancak zaman zaman göç eden kuş sürüleri yht'ye çarpıyor. kuş sürüsü yüzünden yht hızını düşürmeyecek, 250 kilometre hızla seferlerine devam edecek. zaman içinde kuşlar yht'ye alışıp göç yollarını tamamen değiştirecekler."
gelin, burada 'sorunlu' bulduğum noktaları ve dayandığı kabul ya da düşüncelere birlikte bakalım:
a. "dünyanın merkezinde ben varım; çünkü evren ya da dünya, antroposentriktir (insanmerkezli)."
b. "sorunun kaynağı benim."
c. "sorunun farkındayım, çözümü de bellidir ama bunu ben değil, kuşlar çözecek."
d. "benim her şeye hakkım var; varsın bu, beni kibirli kılsın."
e. "olandan sorumlu değilim."
modernist akıl, kendi ekseninde görüp dünyayı, insan dahil nesleneştirir. yetkililerin kazayı ele alışlarında örtük biçimde dile gelen anlayış, insanı, bir özne olarak merkeze alır ama bir o kadar da çaresizleştirir. doğaya karşı gösterdiği mütecaviz davranışları karşısındaki umursamazlığı düşündürücüdür. alt metin olarak nihilizme dahi vardırılabilir.
konuşan öznenin, büyük olasılıkla, mütedeyyin dünya görüşüne angaje olduğu varsayılabilir. bunda şaşılacak bir şey de yok. çünkü ibrahimi dinler, evreni insanmerkezci tasavvur ederler.
sorunu kuşlara çözmek ile allah'a havale etmek, özde aynıdır. burada çelişik olan şu: faili kendisidir, bu, bir tür tercihtir yani kader değildir. oysa çözümünde karşılaştığımız kaderci tutum, yine bir tür hile-i şer'iyye olarak okunabilir. çünkü hukuksal anlamda ortada çevre suçu vardır; sorun bellidir ve bunun önlemleri şu ya da bu biçimde alınabilir. diğer yandan da gittikçe sık zikredilen islam teolojisine atıfla, harama düşmemek için bir kurtuluş çaresi olarak kullanılan "hile-i şer'iyye"ye başvurulur. çünkü günahtır. oysa işi allah'a havale ederek, kadere bırakarak -aslında bir ve aynı şeydir burada imlenen- vicdan yıkanmış, bilgisizlik, beceriksizlik alalanmış, sorumluluktan kurtulunmuş, sorunlar 'çözülmüş' olur.
V. Metin Bayrak
20 Kasım 2013' İstanbul, Kağıthane
R.t.e. usulü çözüm bulabilir kuşlar. Zaten kuşlar akıllarını kullanmayıp yeni göç yolları bulamazlarsa durumları vahim??? Yoksaaa polis zoruyla ve bibrr gazı bombardımanı ile dağıtılırlar... Tıpkı "ileri demokrasi ülkeleri"nde olduğu gibi.:))) Evet burada suçlular aklını ve navigasyonlarını kullanamayan ya da bilerek devlet malına zarar vermek isteyen kuşların...)))
YanıtlaSil