12 Mart 2017 Pazar

Gerçekliğin Yiti(rili)mi Üzerine

Gerçekliğin Yiti(rili)mi Üzerine - Sorumluluğ(umuz)a Davet

Gerçekliğin yiti(rili)mi, post-truth, simülakr, manipülasyon, dezenformasyon, politizasyon... ve daha pek çok kavram üretildi, hayatın ürettiği olgular, olaylar geliştirilen kuramsal modellerle anlaşılır kılınmaya çalışıldı.

Cehaletin kitleselleşmesi, kötülüğün sıradanlaşması, gerçek olanla kurgunun birbirinden rol çalması... bilincim lal oldu! Gündeme kapatamıyorum kendimi lakin gündem de zehirliyor bir yandan! Ne yana bakacağımı, nerede nefes alacağımı şaşırdım pek çoğumuz gibi.

12 Mart 2017 tarihli Gazete Duvar’da bir Aykut Nasip Kelebek ile yaptığı söyleşide Özkan Özgür, “Size göre ‘yabancı’ kimdir?” diye soruyor; Kelebek, “İnsanların pek sorun etmeden, düşünüp taşınmadan hayata geçirdiği fiilleri başaramayan; sürekli tanık olduğu durumlar karşısında bile her seferinde aynı şaşkınlığı yaşayan kişidir yabancı. Bu başarısızlık ve şaşkınlıklar, onun kalabalığa karışıp toplum içerisinde diğerleri gibi yer edinmesini engeller. Deneyimler de işe yaramaz yabancı için, o hep sıfırdan başlayan adamdır.[1]

İşte, buradaki “yabancı”, uzun zamandır tanıyamadığım kendimi önce anlamama ardından da ifade etmeme imkan verdi. Evet, şairane bir ifade; pür edebiyat da bu değil mi/ydi, gündemin bize unutturduğu. Belki de daha az gündem daha fazla edebiyatla beslemeli insan ruhunu, özellikle de sığlığın “efkar-ı umumiye”ye hakim olduğu dönemlerde.

Bu yazılama, sosyal medya ağını paylaştığım ve ‘sokaktaki kişi’ olmanın ötesinde sıfatları olan hatırı sayılır sayıdaki kişinin yazdıklarına karşı kayıtsız kalamamamın tezahürüdür. Çekirdek çıtlamanın ötesinde bir anlamı olmasını arzuladığımdan kişisel blogumda tarihe bir tür not düşmek istedim.

Psikolojide algı teorilerinde sıklıkla anılan kavramlardan biridir “nesne-fon” ya da “şekil-zemin” ilişkisi. Herhangi bir olay ya da nesne, bağlamından ya da fonundan alınıp servis edilirse en kestirme ifadeyle çarpıtılmış olur. Sokaktaki insan, bunu yapabilir, ondan konuyu etraflıca ele alması, bağlantıları içinde görüp kavraması ve kanaat oluşturması ve ardından usulünce ifade etmesi tabii ki beklenemez; oysa işleri “bu” olanlardan beklenir; ben, yukarıdaki ‘yabancı’ kimliğimle her seferinde bunu bekleyenlerdenim.

Tarafgirliğin tarafları zehirlediği bir dönemde sığ politik polemiklerin içinde olmak amacıyla yazmıyorum; amacım, olan bitenin kayıtını tutmak değil; hoş, işim de bu değil!

Ne olmuştu?
Gazete Duvar’dan olay için hazırlanan haberin “Ne Olmuştu” kısmına bakalım:
“Hollanda, Cumartesi günü Türk seçmenlerle buluşmak üzere Rotterdam’a giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Bakan Kaya’nın inişlerine izin vermedi. Kaya, iniş izninin iptal edilmesinin ardından karayoluyla Hollanda’ya geçti. Rotterdam’daki Türkiye Başkonsolosluğu’na gitmek isteyen Kaya’ya Hollanda polisi izin vermedi ve “persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan edilen Türk bakan, Almanya’ya sınır dışı edildi. Sadece Cumartesi günü sekiz kez Başbakan Binali Yıldırım’ı telefonla aradığını anlatan Rutte, en son Pazar sabahı saat 02.00’de Rotterdam’da olayların büyümesi üzerine Türk mevkidaşı ile görüştüğünü belirtti.
Hollanda’nın sağduyulu taraf olacağını vurgulayan Hollanda Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Nazi kalıntısı” suçlamasının kabul edilemez olduğuna işaret etti. Türkiye, 16 Nisan’daki anayasa değişikliği referandumuna hazırlanırken, yurt dışında 2,9 milyon kayıtlı seçmen bulunuyor. Hollanda, 245 bin kişi ile en fazla kayıtlı Türk seçmenin bulunduğu Avrupa’daki üçüncü ülke.”[2]

İşi kamu yönetimi olanların olana yaklaşma biçimleri karşısında susmalı; ama susamıyor da insan. Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı’nın konuyla ilgili sözlerini almakta fayda var:
“Bakan Bozdağ;
"Hollanda hükümetinin yaptığı, Demokrasinin katledilmesidir. Hukukun üstünlüğünün çiğnenmesidir. Seyahat hürriyetinin engellenmesidir."
"Hollanda hükümetinin yaptığı, Toplanma hakkının ihlalidir. İfade hürriyetinin yok edilmesidir. İnsan haklarının mezara gömülmesidir."
"Hollanda hükümetinin yaptığı, Diplomatik nezaketin, ilkellikle çiğnenmesidir. Irkçılık,ayrımcılık ve islamafobi ile yabancı düşmanlığıdır."
"Hollanda hükümetinin yaptığı, Radikalizime destektir. Nazizim ve faşizimi diriltmektir. AB değerlerinin/Avrupa medeniyetinin iflasıdır."
"Bu ilkellik ile nazizm ve faşizm uygulaması karşısında AB,Avrupa Konseyi ve insan hakları örgütleri ve demokrasi havarileri suskun."
"Bunlar;demokrasi,insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda samimi değil, iki yüzlü. Diyoruz ki; adil,objektif, net ve herkese eşit olun."
"Bugün Hollanda'daki nazist/faşist uygulamayı yapanlar ve buna sessiz kalanlar, böyle giderse yakın gelecekte kendileri de konuşamayacaklar."[3]

 

Bir başka habere bakalım:

“Uluslararası hukuk ayaklar altında: Eşkıyalar

“Hollanda uluslararası hukuku ve diplomatik gelenekleri hiçe sayıp eşkıyalığa soyundu. Önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun uçağının iniş iznini iptal eden faşist hükümet, Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın Türkiye toprağı sayılan elçilik binasına girmesini de polis zoruyla engelledi. Bunlarla yetinmeyen ırkçılar, Türkiye Başkonsolosu'nun elçilik binasından çıkışını yasakladı. Bakanı Kaya, bölgeden polis eskortuyla ayrıldı.”[4]


Yorum eklemeksizin dikkatinize bir başka ‘haber’ sunuyorum:
“Hollanda uluslararası hukuku ve diplomatik gelenekleri hiçe sayıp eşkıyalığa soyundu. Önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun uçağının iniş iznini iptal eden faşist hükümet, Bakan Fatma Betül Sayan Kaya'nın Türkiye toprağı sayılan elçilik binasına girmesini de polis zoruyla engelledi. Hollanda tarafından yapılan bu faşist uygulamaya sosyal medyada destek veren hainler hadlerini aştı.”[5]

BBC Türkçe’nin konuyla ilgili haberine bakalım:
“‘Yanlış bir filmin içine düştüm. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım’ diyen Rutte, olayların çığırından çıkmasını engellemek için yoğun çaba sarf ettiğini söyledi.
Hollanda, Cumartesi günü Türk seçmenlerle buluşmak üzere Rotterdam'a giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Bakan Kaya'nın inişlerine izin vermedi. Kaya, iniş izninin iptal edilmesinin ardından karayoluyla Hollanda'ya geçti.
Rotterdam'daki Türkiye Başkonsolosluğu'na gitmek isteyen Kaya'ya Hollanda polisi izin vermedi ve "persona non grata" (istenmeyen kişi) ilan edilen Türk bakan, Almanya'ya sınır dışı edildi.
Hollanda Başbakanı, Kaya'nın Rotterdam'a geldikten sonra da değişik yöntemlerle polisi atlatmaya çalıştığını anlattı.
Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Abutalip de, Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu'nun kendisini kandırmaya çalışarak, "Bakan gelmeyecek diyerek yalan söylediğini" söyledi.”[6]

Hukuk gözünden olay
DW’nin hukukçulara yer verdiği haberine bakalım:
“Seçim Kanunu'na göre 'yurtdışında propaganda yasak'
“Türk hükümet yetkililerinin referandum etkinliklerine izin verilmemesi nedeniyle bazı Avrupa ülkeleriyle kriz derinleşirken, siyasilerin 'yurtdışında propagandayı yasaklayan' Seçim Kanunu'na uymadıkları ortaya çıktı.
“Anayasa Hukukçusu Prof. Ergun Özbudun, Yasa'nın, yabancı makamları bağlamayacağını ancak Türkiye'deki siyasi partileri bağlaması gerektiğini vurgularken, 'Kendi çıkardığım Kanun'a uymuyorum, demek hukukla bağdaşmaz" diye konuştu.
“Prof. İbrahim Kaboğlu ise, siyasilerin kendilerini Kanun'a uymadıkları için iki kere suçlaması gerektiğini belirterek, "Bu tavır, ben kendi Kanun’uma uymayacağım, senin ülkendekini de ihlal edeceğim demektir. Bu tavır hukuk kültüründen ya bihabersiniz ya da takiye yapıyorsunuz, anlamına gelir. Sürekli hukuka meydan okuyarak gittiğin Anayasa değişikliğine uyacağının güvencesi ne olacak?" dedi.
“Halk oylamasının seçimden daha önemli olduğunun altını çizen Kaboğlu, "Seçimler, 4-5 yıl ülkeyi yönetecek siyasi çoğunluğun ortaya çıkması için verilen oyu ifade eder. Anayasa referandumunda 50-60 yıl boyunca gelecek kuşaklar için bağlayıcı bir metni oyluyorsunuz. Seçmende serbest kanaati oluşturmak için, bu bağlayıcılık haydi haydi olmalıdır." yorumunu yaptı.”[7]

BBC Türkçe’nin Amsterdam Özgür Üniversite Uluslararası Hukuk Bölümü öğretim üyesi Marieke de Hoon’un görüşlerine yerdiği haberine bakalım:
“Amsterdam Özgür Üniversite Uluslararası Hukuk Bölümü öğretim üyesi Marieke de Hoon, Bakan Kaya'nın sınır dışı edilmesi konusunda Hollanda'nın değil, Türkiye'nin hukuk kurallarını çiğnediğini söyledi.
“De Hoon, uluslararası hukuka göre, her ülkenin sınırları içinde kendi patronu olduğunu belirterek, Türk bakanların bu kuralı ihlal ettiğini vurguladı.
“Marieke de Hoon, Hollanda'nın, "Türk bakanların referandum kampanyası ısrarı ile iç işlerine müdahale ettiği" tezini kullanabileceğini belirtti.
“De Hoon, "Aileden sorumlu bir Türk bakanının bırakın Erdoğan yanlısı kampanyayı, normal koşullar bile Hollanda'ya gelmesine gerek yok" dedi.
“Hollandalı öğretim görevlisi, Lahey yönetiminin, bir yabancı bakanın kamu düzenini etkileyecek siyasi çalışma yapmasını engelleme hakkı bulunduğuna dikkati çekti.”[8]

Türkiye’de neler oluyor?
Türkiye ve Avrupa gündemi yaratılan “kriz” ile meşgulken bugün itibariyle ‘demokratik’ Türkiye Cumhuriyeti’nden birkaç haber:

“Samsun'da bir araya gelen 10 kişi, İstiklal Marşı okuyup Hollanda'yı protesto etti. Göstericiler Hollanda bayrağı yaktı.
Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen 10 kişi, yaşanan diplomatik kriz nedeniyle Hollanda’yı protesto etti. Türk bayrağı açarak İstiklal Marşı okuyan grup, ardından Hollanda bayrağını yaktı. Grup adına açıklama yapan 32 yaşındakli Ömer Zozik, “Türk milletini küçük düşürmek kimsenin haddine değildir. Biz Türk gençleri olarak canımız pahasına da olsa vatanımız ve bayrağımız için her yerde her an ölmeye hazırız” dedi. Grup açıklamanın ardından olayız dağıldı.”[9]

“İzmit'te AK Partili bir grup genç, Hollanda'yı protesto etmek için portakal sıkıp, suyunu içti.”[10]

“Gerilim tırmanıyor: Hollanda konsolosluğuna tırmanan bir kişi tekbirle Türk bayrağı astı”[11]

‘Öbür Türkiye’de neler oluyor?
Bir de ‘öbür’ Türkiye var/dı; orada neler oluyor/du bugün? İşte birkaç örnek:

“Sincan Cezaevi’nde açlık grevi 17. gününde”[12]

“Gazi katliamı anmasına polis barikatı
Gazi Mahallesi'nde yapılan 'Gazi Katliamı Anması' yürüyüşüne polis saldırdı. Polis, 10 kişiyi gözaltına aldı.”[13]

“Yaklaşık 2,5 milyon üniversite adayının ter döktüğü Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) bugün saat 10:00'da yapıldı. Sınava girecekleri binalara 09.46'da gelen birçok aday, 1 dakika geç kaldıkları için sınava alınmayınca gözyaşlarına hakim olamadı.”[14]

AB gözünden Türkiye manzarası
“AB Komisyonunu Üyesi Hahn, ilerleme sağlanamayan alanlarda Türkiye’ye verilen mali yardımların durdurulduğunu söyledi. Hahn, Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığını dile getirdi.”[15]

“Venedik Komisyonu’ndan Türkiye'ye 'otoritarizm' uyarısı
Venedik Komisyonu Türkiye’de 16 Nisan’da referanduma sunulacak anayasa değişikliğini inceledi. Sonuç: “önerilen sistem ülkeyi otoriter ve kişisel rejime dönüştürebilir”
“Venedik Komisyonu, anayasa değişikliğinin içerik olarak da Avrupa normlarıyla uyuşmadığı görüşünde. Raporda, anayasa değişikliğiyle oluşturulmak istenen “Türk tarzı” başkanlık sisteminin “Türkiye’nin parlamenter sisteme dayalı anayasal geleneğinden kopuş” anlamına geleceği belirtiliyor. Bu sistemin, "demokratik başkanlık sisteminin özelliği olan kuvvetler ayrılığı mantığı ile bağdaşmadığı” ve “parlamentoyu pratikte marjinalleştirdiği” kaydediliyor.”[16]

Sağduyu
Türkiye, kuralsız oyunun oyun kurucularınca oyuna uymamakla ithal edilenler ve edilmek endişesiyle bilmedikleri oyuna uyma telaşında tıpkı bilmediği halayı oynamak için diğerlerinin ayağına bakan acemi orkestrasından mı mürekkep, şüphesiz hayır. Ümit Kıvanç gibi, konuyu etraflıca ele almak basiretine ve izanına sahip insanlar da var: “Kendi topraklarında, senin koruman, garantin altındaki konsolosluk binasının çatısında dalgalanan bayrağı indirip yerine kendi bayrağını çekmense, rezalet olmasının, “yapma birader” sınırının çook ötelere kaydırılmış olduğunu göstermesinin yanısıra, ciddî hastalık belirtisi. O kişi oraya nasıl girdi, polis nasıl izin verdi… bunları sormuyoruz haliyle. Fakat bu eylemin nasıl bir kafa yapısı, nasıl bir ruh haliyle, hangi maksatla yapıldığını, yapanın ne bakımdan tatmin hissettiğini falan ciddî olarak sorgulamak, yapılacak her siyasî tartışmadan daha önemli, hattâ daha hayatî, nâçizâne bendenize göre. Eylemi yapan ve orada Türk bayrağını görünce coşkuya kapılıp tekbir getirenler, binayı Hollanda ordusunun koruduğunu mu sanmaktalar? Haçlıları mı yendi şahıs? Nedir? (Aynı şekilde, Hollanda’nın yaptığına karşılık İncirlik’teki Almanların Polis Özel Harekât tarafından gözaltına alınmasını ve hepsinin kafasına çuval geçirilmesini savunan insanların da teşkilatlı tıbbî bakım ve tedavi altına alınması gerekmez mi?)
Tepkinin bindirilmiş kıta kısmını, bu sosyal-psikolojik, patolojik boyutlar dışında konu etmenin mânâsı yok. Öbür kısmı, yaşanan skandaldan bir millî mağduriyet hissi üretme ve bundan yararlanarak nicedir ayrı düşülmüş devlet ve iktidarla hiç değilse bir vesileyle yanyana gelme arzusudur ki, ilki mi daha alçaltıcı, bu mu daha küçültücü, tayin etmek zor. Bir de sırf AKP’yi dövüyor diye Hollanda’yı tutma hali var; onu da bu kendini aşağılama müzikalinde koroya katmak yanlış olmaz.
En alçaltıcı ve küçültücüsü ise, herhalde, başka ülkenin yöneticisine “lale” falan denebilmesi. Birçoğumuzun mezar taşına “başkaları adına utanarak yaşadı ve öldü” yazdırılabilir. Sen ne lalesisin? Evet, ne lalesiyiz sahiden?”[17]

AB’den sağduyu çağrısının gelmesi yerinde bir gelişme olarak değerlendirebilir; her an ya da her olan kitle iletişim araçlarıyla ulusal ve uluslararası krize dönüş(türül)ebiliyor: “Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Türkiye ile AB ülkeleri arasında yaşanan gerilimle ilgili açıklama yaptı: "Bu durum demokrasi ve diplomasiye zarar veriyor. Bu gerginliğin daha fazla tırmanmasına izin veremeyiz."[18]

Sorumluluğ(umuz)a Davet
Yalnızca Türkiye’de yaşayan, Türkiye’de ve Türkiye dışında sevdikleri olan biri olarak yalnızca kendim, sevdiklerim, tanıdıklarım ve tanımadıklarım için endişeliyim. 2016’nın son günlerindeki sahneleri ve yılbaşı gecesi olan o dehşet katliamın acısı henüz soğumadan bir yenisinden endişeleniyorum. Hepimiz sorumluyuz lakin sorumluluk derecelerimiz farklı, en çok da politik anlamda yetkililer sorumlu olanlardan ve olacaklardan!

Tepki gösterenlere hatırlatma!
Savaşlar, politikacılarca çıkarılır ve ölenler, daha çok, politikacılarca maniple edilen kitlelerdir.

Kavrayışınıza selam!

V. Metin Bayrak
12 Mart 2017’ Teşvikiye, İstanbul



[1] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2017/03/10/aykut-nasip-kelebek-duygular-zekadan-daha-etkili/
[2] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2017/03/12/hollanda-basbakani-daha-once-boyle-bir-sey-yasamamistim/
[4] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.yenisafak.com/dunya/uluslararasi-hukuk-ayaklar-altinda-eskiyalar-2626994
[5] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.yenisafak.com/gundem/yildirim-rutte-gorustu-2627134
[7] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.dw.com/tr/se%C3%A7im-kanununa-g%C3%B6re-yurtd%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda-propaganda-yasak/a-37909099
[9] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/samsunda-hollanda-bayragini-yaktilar/
[10] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/hollandayi-portakal-sikarak-protesto-ettiler/
[15] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.dw.com/tr/hahn-t%C3%BCrkiyeye-baz%C4%B1-mali-yard%C4%B1mlar-durduruldu/a-37905931
[16] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.dw.com/tr/venedik-komisyonundan-t%C3%BCrkiyeye-otoritarizm-uyar%C4%B1s%C4%B1/a-37887725
[17] Erişim: 12 Mart 2017: http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/biz-neyin-lalesiyiz/