Gerçekliğin Yiti(rili)mi Üzerine - Sorumluluğ(umuz)a Davet
Gerçekliğin yiti(rili)mi,
post-truth, simülakr, manipülasyon, dezenformasyon, politizasyon... ve daha pek
çok kavram üretildi, hayatın ürettiği olgular, olaylar geliştirilen kuramsal
modellerle anlaşılır kılınmaya çalışıldı.
Cehaletin kitleselleşmesi, kötülüğün
sıradanlaşması, gerçek olanla kurgunun birbirinden rol çalması... bilincim lal
oldu! Gündeme kapatamıyorum kendimi lakin gündem de zehirliyor bir yandan! Ne
yana bakacağımı, nerede nefes alacağımı şaşırdım pek çoğumuz gibi.
12 Mart 2017 tarihli Gazete Duvar’da
bir Aykut Nasip Kelebek ile yaptığı söyleşide Özkan Özgür, “Size göre ‘yabancı’ kimdir?” diye
soruyor; Kelebek, “İnsanların pek sorun
etmeden, düşünüp taşınmadan hayata geçirdiği fiilleri başaramayan; sürekli
tanık olduğu durumlar karşısında bile her seferinde aynı şaşkınlığı yaşayan
kişidir yabancı. Bu başarısızlık ve şaşkınlıklar, onun kalabalığa karışıp
toplum içerisinde diğerleri gibi yer edinmesini engeller. Deneyimler de işe
yaramaz yabancı için, o hep sıfırdan başlayan adamdır.”[1]
İşte, buradaki “yabancı”, uzun
zamandır tanıyamadığım kendimi önce anlamama ardından da ifade etmeme imkan
verdi. Evet, şairane bir ifade; pür edebiyat da bu değil mi/ydi, gündemin bize
unutturduğu. Belki de daha az gündem daha fazla edebiyatla beslemeli insan
ruhunu, özellikle de sığlığın “efkar-ı umumiye”ye hakim olduğu dönemlerde.
Bu yazılama, sosyal medya ağını
paylaştığım ve ‘sokaktaki kişi’ olmanın ötesinde sıfatları olan hatırı sayılır
sayıdaki kişinin yazdıklarına karşı kayıtsız kalamamamın tezahürüdür. Çekirdek
çıtlamanın ötesinde bir anlamı olmasını arzuladığımdan kişisel blogumda tarihe
bir tür not düşmek istedim.
Psikolojide algı teorilerinde
sıklıkla anılan kavramlardan biridir “nesne-fon” ya da “şekil-zemin” ilişkisi.
Herhangi bir olay ya da nesne, bağlamından ya da fonundan alınıp servis
edilirse en kestirme ifadeyle çarpıtılmış olur. Sokaktaki insan, bunu
yapabilir, ondan konuyu etraflıca ele alması, bağlantıları içinde görüp
kavraması ve kanaat oluşturması ve ardından usulünce ifade etmesi tabii ki beklenemez;
oysa işleri “bu” olanlardan beklenir; ben, yukarıdaki ‘yabancı’ kimliğimle her
seferinde bunu bekleyenlerdenim.
Tarafgirliğin tarafları
zehirlediği bir dönemde sığ politik polemiklerin içinde olmak amacıyla
yazmıyorum; amacım, olan bitenin kayıtını tutmak değil; hoş, işim de bu değil!
Ne olmuştu?
“Hollanda, Cumartesi günü Türk
seçmenlerle buluşmak üzere Rotterdam’a giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu
ile Bakan Kaya’nın inişlerine izin vermedi. Kaya, iniş izninin iptal
edilmesinin ardından karayoluyla Hollanda’ya geçti. Rotterdam’daki Türkiye
Başkonsolosluğu’na gitmek isteyen Kaya’ya Hollanda polisi izin vermedi ve
“persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan edilen Türk bakan, Almanya’ya sınır
dışı edildi. Sadece Cumartesi günü sekiz kez Başbakan Binali Yıldırım’ı
telefonla aradığını anlatan Rutte, en son Pazar sabahı saat 02.00’de
Rotterdam’da olayların büyümesi üzerine Türk mevkidaşı ile görüştüğünü
belirtti.
Hollanda’nın sağduyulu taraf
olacağını vurgulayan Hollanda Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
“Nazi kalıntısı” suçlamasının kabul edilemez olduğuna işaret etti. Türkiye, 16
Nisan’daki anayasa değişikliği referandumuna hazırlanırken, yurt dışında 2,9 milyon
kayıtlı seçmen bulunuyor. Hollanda, 245 bin kişi ile en fazla kayıtlı Türk
seçmenin bulunduğu Avrupa’daki üçüncü ülke.”[2]
İşi kamu yönetimi olanların olana
yaklaşma biçimleri karşısında susmalı; ama susamıyor da insan. Türkiye
Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı’nın konuyla ilgili sözlerini almakta fayda var:
“Bakan Bozdağ;
"Hollanda hükümetinin
yaptığı, Demokrasinin katledilmesidir. Hukukun üstünlüğünün çiğnenmesidir.
Seyahat hürriyetinin engellenmesidir."
"Hollanda hükümetinin
yaptığı, Toplanma hakkının ihlalidir. İfade hürriyetinin yok edilmesidir. İnsan
haklarının mezara gömülmesidir."
"Hollanda hükümetinin
yaptığı, Diplomatik nezaketin, ilkellikle çiğnenmesidir. Irkçılık,ayrımcılık ve
islamafobi ile yabancı düşmanlığıdır."
"Hollanda hükümetinin
yaptığı, Radikalizime destektir. Nazizim ve faşizimi diriltmektir. AB
değerlerinin/Avrupa medeniyetinin iflasıdır."
"Bu ilkellik ile nazizm ve
faşizm uygulaması karşısında AB,Avrupa Konseyi ve insan hakları örgütleri ve
demokrasi havarileri suskun."
"Bunlar;demokrasi,insan
hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda samimi değil, iki yüzlü. Diyoruz ki;
adil,objektif, net ve herkese eşit olun."
"Bugün Hollanda'daki
nazist/faşist uygulamayı yapanlar ve buna sessiz kalanlar, böyle giderse yakın
gelecekte kendileri de konuşamayacaklar."[3]
Bir
başka habere bakalım:
“Uluslararası hukuk ayaklar altında: Eşkıyalar
“Hollanda
uluslararası hukuku ve diplomatik gelenekleri hiçe sayıp eşkıyalığa soyundu.
Önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun uçağının iniş iznini iptal eden faşist
hükümet, Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın Türkiye toprağı sayılan elçilik
binasına girmesini de polis zoruyla engelledi. Bunlarla yetinmeyen ırkçılar,
Türkiye Başkonsolosu'nun elçilik binasından çıkışını yasakladı. Bakanı Kaya,
bölgeden polis eskortuyla ayrıldı.”[4]
“Hollanda uluslararası hukuku ve
diplomatik gelenekleri hiçe sayıp eşkıyalığa soyundu. Önce Dışişleri Bakanı
Çavuşoğlu'nun uçağının iniş iznini iptal eden faşist hükümet, Bakan Fatma Betül
Sayan Kaya'nın Türkiye toprağı sayılan elçilik binasına girmesini de polis
zoruyla engelledi. Hollanda tarafından yapılan bu faşist uygulamaya sosyal
medyada destek veren hainler hadlerini aştı.”[5]
BBC Türkçe’nin konuyla ilgili
haberine bakalım:
“‘Yanlış bir filmin içine düştüm.
Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım’ diyen Rutte, olayların çığırından
çıkmasını engellemek için yoğun çaba sarf ettiğini söyledi.
Hollanda, Cumartesi günü Türk
seçmenlerle buluşmak üzere Rotterdam'a giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu
ile Bakan Kaya'nın inişlerine izin vermedi. Kaya, iniş izninin iptal
edilmesinin ardından karayoluyla Hollanda'ya geçti.
Rotterdam'daki Türkiye
Başkonsolosluğu'na gitmek isteyen Kaya'ya Hollanda polisi izin vermedi ve
"persona non grata" (istenmeyen kişi) ilan edilen Türk bakan,
Almanya'ya sınır dışı edildi.
Hollanda Başbakanı, Kaya'nın
Rotterdam'a geldikten sonra da değişik yöntemlerle polisi atlatmaya çalıştığını
anlattı.
Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet
Abutalip de, Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu'nun kendisini kandırmaya
çalışarak, "Bakan gelmeyecek diyerek yalan söylediğini" söyledi.”[6]
Hukuk gözünden olay
DW’nin hukukçulara yer verdiği
haberine bakalım:
“Seçim Kanunu'na göre
'yurtdışında propaganda yasak'
“Türk hükümet yetkililerinin referandum etkinliklerine izin
verilmemesi nedeniyle bazı Avrupa ülkeleriyle kriz derinleşirken, siyasilerin
'yurtdışında propagandayı yasaklayan' Seçim Kanunu'na uymadıkları ortaya çıktı.
“Anayasa Hukukçusu Prof. Ergun
Özbudun, Yasa'nın, yabancı makamları bağlamayacağını ancak Türkiye'deki siyasi
partileri bağlaması gerektiğini vurgularken, 'Kendi çıkardığım Kanun'a
uymuyorum, demek hukukla bağdaşmaz" diye konuştu.
“Prof. İbrahim Kaboğlu ise,
siyasilerin kendilerini Kanun'a uymadıkları için iki kere suçlaması gerektiğini
belirterek, "Bu tavır, ben kendi Kanun’uma uymayacağım, senin ülkendekini
de ihlal edeceğim demektir. Bu tavır hukuk kültüründen ya bihabersiniz ya da
takiye yapıyorsunuz, anlamına gelir. Sürekli hukuka meydan okuyarak gittiğin
Anayasa değişikliğine uyacağının güvencesi ne olacak?" dedi.
“Halk oylamasının seçimden daha
önemli olduğunun altını çizen Kaboğlu, "Seçimler, 4-5 yıl ülkeyi yönetecek
siyasi çoğunluğun ortaya çıkması için verilen oyu ifade eder. Anayasa referandumunda
50-60 yıl boyunca gelecek kuşaklar için bağlayıcı bir metni oyluyorsunuz.
Seçmende serbest kanaati oluşturmak için, bu bağlayıcılık haydi haydi
olmalıdır." yorumunu yaptı.”[7]
BBC Türkçe’nin Amsterdam Özgür
Üniversite Uluslararası Hukuk Bölümü öğretim üyesi Marieke de Hoon’un
görüşlerine yerdiği haberine bakalım:
“Amsterdam Özgür Üniversite
Uluslararası Hukuk Bölümü öğretim üyesi Marieke de Hoon, Bakan Kaya'nın sınır
dışı edilmesi konusunda Hollanda'nın değil, Türkiye'nin hukuk kurallarını çiğnediğini
söyledi.
“De Hoon, uluslararası hukuka
göre, her ülkenin sınırları içinde kendi patronu olduğunu belirterek, Türk
bakanların bu kuralı ihlal ettiğini vurguladı.
“Marieke de Hoon, Hollanda'nın,
"Türk bakanların referandum kampanyası ısrarı ile iç işlerine müdahale
ettiği" tezini kullanabileceğini belirtti.
“De Hoon, "Aileden sorumlu
bir Türk bakanının bırakın Erdoğan yanlısı kampanyayı, normal koşullar bile
Hollanda'ya gelmesine gerek yok" dedi.
“Hollandalı öğretim görevlisi,
Lahey yönetiminin, bir yabancı bakanın kamu düzenini etkileyecek siyasi çalışma
yapmasını engelleme hakkı bulunduğuna dikkati çekti.”[8]
Türkiye ve Avrupa gündemi
yaratılan “kriz” ile meşgulken bugün itibariyle ‘demokratik’ Türkiye
Cumhuriyeti’nden birkaç haber:
“Samsun'da bir araya gelen 10
kişi, İstiklal Marşı okuyup Hollanda'yı protesto etti. Göstericiler Hollanda
bayrağı yaktı.
Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda bir
araya gelen 10 kişi, yaşanan diplomatik kriz nedeniyle Hollanda’yı protesto
etti. Türk bayrağı açarak İstiklal Marşı okuyan grup, ardından Hollanda
bayrağını yaktı. Grup adına açıklama yapan 32 yaşındakli Ömer Zozik, “Türk
milletini küçük düşürmek kimsenin haddine değildir. Biz Türk gençleri olarak
canımız pahasına da olsa vatanımız ve bayrağımız için her yerde her an ölmeye
hazırız” dedi. Grup açıklamanın ardından olayız dağıldı.”[9]
“İzmit'te AK Partili bir grup
genç, Hollanda'yı protesto etmek için portakal sıkıp, suyunu içti.”[10]
“Gerilim tırmanıyor: Hollanda
konsolosluğuna tırmanan bir kişi tekbirle Türk bayrağı astı”[11]
‘Öbür Türkiye’de neler oluyor?
Bir de ‘öbür’ Türkiye var/dı;
orada neler oluyor/du bugün? İşte birkaç örnek:
“Sincan Cezaevi’nde açlık grevi
17. gününde”[12]
“Gazi katliamı anmasına polis
barikatı
Gazi Mahallesi'nde yapılan 'Gazi
Katliamı Anması' yürüyüşüne polis saldırdı. Polis, 10 kişiyi gözaltına aldı.”[13]
“Yaklaşık 2,5 milyon üniversite
adayının ter döktüğü Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) bugün saat 10:00'da
yapıldı. Sınava girecekleri binalara 09.46'da gelen birçok aday, 1 dakika geç
kaldıkları için sınava alınmayınca gözyaşlarına hakim olamadı.”[14]
AB gözünden Türkiye manzarası
“AB Komisyonunu Üyesi Hahn,
ilerleme sağlanamayan alanlarda Türkiye’ye verilen mali yardımların durdurulduğunu
söyledi. Hahn, Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığını dile getirdi.”[15]
“Venedik Komisyonu’ndan
Türkiye'ye 'otoritarizm' uyarısı
Venedik Komisyonu Türkiye’de 16
Nisan’da referanduma sunulacak anayasa değişikliğini inceledi. Sonuç: “önerilen
sistem ülkeyi otoriter ve kişisel rejime dönüştürebilir”
“Venedik Komisyonu, anayasa
değişikliğinin içerik olarak da Avrupa normlarıyla uyuşmadığı görüşünde.
Raporda, anayasa değişikliğiyle oluşturulmak istenen “Türk tarzı” başkanlık
sisteminin “Türkiye’nin parlamenter sisteme dayalı anayasal geleneğinden kopuş”
anlamına geleceği belirtiliyor. Bu sistemin, "demokratik başkanlık
sisteminin özelliği olan kuvvetler ayrılığı mantığı ile bağdaşmadığı” ve
“parlamentoyu pratikte marjinalleştirdiği” kaydediliyor.”[16]
Sağduyu
Türkiye, kuralsız oyunun oyun
kurucularınca oyuna uymamakla ithal edilenler ve edilmek endişesiyle
bilmedikleri oyuna uyma telaşında tıpkı bilmediği halayı oynamak için
diğerlerinin ayağına bakan acemi orkestrasından mı mürekkep, şüphesiz hayır.
Ümit Kıvanç gibi, konuyu etraflıca ele almak basiretine ve izanına sahip
insanlar da var: “Kendi topraklarında, senin koruman, garantin altındaki
konsolosluk binasının çatısında dalgalanan bayrağı indirip yerine kendi
bayrağını çekmense, rezalet olmasının, “yapma birader” sınırının çook ötelere
kaydırılmış olduğunu göstermesinin yanısıra, ciddî hastalık belirtisi. O kişi
oraya nasıl girdi, polis nasıl izin verdi… bunları sormuyoruz haliyle. Fakat bu
eylemin nasıl bir kafa yapısı, nasıl bir ruh haliyle, hangi maksatla
yapıldığını, yapanın ne bakımdan tatmin hissettiğini falan ciddî olarak
sorgulamak, yapılacak her siyasî tartışmadan daha önemli, hattâ daha hayatî,
nâçizâne bendenize göre. Eylemi yapan ve orada Türk bayrağını görünce coşkuya
kapılıp tekbir getirenler, binayı Hollanda ordusunun koruduğunu mu sanmaktalar?
Haçlıları mı yendi şahıs? Nedir? (Aynı şekilde, Hollanda’nın yaptığına karşılık
İncirlik’teki Almanların Polis Özel Harekât tarafından gözaltına alınmasını ve
hepsinin kafasına çuval geçirilmesini savunan insanların da teşkilatlı tıbbî
bakım ve tedavi altına alınması gerekmez mi?)
Tepkinin bindirilmiş kıta
kısmını, bu sosyal-psikolojik, patolojik boyutlar dışında konu etmenin mânâsı
yok. Öbür kısmı, yaşanan skandaldan bir millî mağduriyet hissi üretme ve bundan
yararlanarak nicedir ayrı düşülmüş devlet ve iktidarla hiç değilse bir
vesileyle yanyana gelme arzusudur ki, ilki mi daha alçaltıcı, bu mu daha
küçültücü, tayin etmek zor. Bir de sırf AKP’yi dövüyor diye Hollanda’yı tutma
hali var; onu da bu kendini aşağılama müzikalinde koroya katmak yanlış olmaz.
En alçaltıcı ve küçültücüsü ise,
herhalde, başka ülkenin yöneticisine “lale” falan denebilmesi. Birçoğumuzun
mezar taşına “başkaları adına utanarak yaşadı ve öldü” yazdırılabilir. Sen ne
lalesisin? Evet, ne lalesiyiz sahiden?”[17]
AB’den sağduyu çağrısının gelmesi
yerinde bir gelişme olarak değerlendirebilir; her an ya da her olan kitle
iletişim araçlarıyla ulusal ve uluslararası krize dönüş(türül)ebiliyor: “Avrupa
Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Türkiye ile AB ülkeleri arasında
yaşanan gerilimle ilgili açıklama yaptı: "Bu durum demokrasi ve
diplomasiye zarar veriyor. Bu gerginliğin daha fazla tırmanmasına izin
veremeyiz."[18]
Sorumluluğ(umuz)a Davet
Yalnızca Türkiye’de yaşayan,
Türkiye’de ve Türkiye dışında sevdikleri olan biri olarak yalnızca kendim,
sevdiklerim, tanıdıklarım ve tanımadıklarım için endişeliyim. 2016’nın son
günlerindeki sahneleri ve yılbaşı gecesi olan o dehşet katliamın acısı henüz
soğumadan bir yenisinden endişeleniyorum. Hepimiz sorumluyuz lakin sorumluluk
derecelerimiz farklı, en çok da politik anlamda yetkililer sorumlu olanlardan
ve olacaklardan!
Tepki gösterenlere hatırlatma!
Savaşlar, politikacılarca çıkarılır ve ölenler, daha çok, politikacılarca maniple edilen kitlelerdir.
Tepki gösterenlere hatırlatma!
Savaşlar, politikacılarca çıkarılır ve ölenler, daha çok, politikacılarca maniple edilen kitlelerdir.
Kavrayışınıza selam!
V. Metin Bayrak
12 Mart 2017’ Teşvikiye, İstanbul
[1]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2017/03/10/aykut-nasip-kelebek-duygular-zekadan-daha-etkili/
[2]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2017/03/12/hollanda-basbakani-daha-once-boyle-bir-sey-yasamamistim/
[4]
Erişim: 12 Mart 2017: http://www.yenisafak.com/dunya/uluslararasi-hukuk-ayaklar-altinda-eskiyalar-2626994
[5]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.yenisafak.com/gundem/yildirim-rutte-gorustu-2627134
[7]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.dw.com/tr/se%C3%A7im-kanununa-g%C3%B6re-yurtd%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda-propaganda-yasak/a-37909099
[9]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/samsunda-hollanda-bayragini-yaktilar/
[10]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/hollandayi-portakal-sikarak-protesto-ettiler/
[12]
Erişim: 12 Mart 2017: https://gazetekarinca.com/2017/03/sincan-cezaevinde-aclik-grevi-17-gununde/
[13]
Erişim: 12 Mart 2017: http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/gazi-katliami-anmasina-polis-barikati/
[15]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.dw.com/tr/hahn-t%C3%BCrkiyeye-baz%C4%B1-mali-yard%C4%B1mlar-durduruldu/a-37905931
[16]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.dw.com/tr/venedik-komisyonundan-t%C3%BCrkiyeye-otoritarizm-uyar%C4%B1s%C4%B1/a-37887725
[17]
Erişim: 12 Mart 2017:
http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/12/biz-neyin-lalesiyiz/